Gümrük Birliği neden güncellenmeli? İşte uzmanından... 17 SORUYA - 17 CEVAP

Gümrük Birliği neden güncellenmeli? İşte uzmanından... 17 SORUYA - 17 CEVAP

ÖZEL RÖPORTAJ - Gümrük Birliği’nin güncellenmesi son yıllarda iş dünyasında en çok konuşulan konuların başında yer alıyor. Türkiye-Avrupa arasında 1996 yılından bu yana uygulanan Gümrük Birliği’nin neden güncellenmesi gerektiğini konunun uzmanı Gümrükler eski Genel Müdürü ve UND eski İcra Kurulu Başkanı Cahit Soysal’a sorduk. İşte Cahit Soysal’ın www.yesillojistikciler.com’a konuyla ilgili sorulara verdiği cevaplar… Röportaj: Şenel Özdemir / senel.ozdemir@yesillojistikciler.com

1. Bir süreden beri Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki Gümrük Birliği’nin gözden geçirileceği dile getiriliyor. Neden buna ihtiyaç duyuldu?

Bildiğiniz gibi, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile olan ilişkisi bir gümrük birliği tesisinden öte tam üyeliğe yönelik bir ilişkidir ve 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması’na dayanmaktadır. Ancak, maalesef bu anlaşmanın üzerinden 54 yıl geçmiş olmasına karşın Türkiye AB’ye tam üye olarak kabul edilmedi. 1970 yılında imzalanan Katma Protokol o yıllarda 6 üyeden oluşan Avrupa Topluluğu’nun arasındaki hukukun tüm yönleri ile Türkiye’ye de uygulanmasını öngörüyordu. Ama biz bu protokol hükümlerini yerine getirmediğimiz süre içinde topluluk sürekli evrildi ve bir “gümrük birliği” olmaktan çıkıp, tüm hukuk sistemini bütünleştiren, eşyanın serbest dolaşımının yanı sıra, sermayenin, işgücünün ve hizmetlerin de serbest dolaşımını benimseyen “Avrupa Birliği”ne dönüştü. Bu sürecin dışında kalmak istemeyen Türkiye 1987 yılında tam üyelik için AB’nin kapısını tekrar çaldı.

2. Neden böyle geç kalındı?

Türkiye sanayisi 1970’li 1980’li yıllarda henüz emekleme safhasındaydı. Bu nedenle, güçlü Avrupa sanayisi karşısında yok olmaktan korkuyordu. O yıllarda, o zamanki adıyla Ortak Pazar için, Türkiye’de “onlar ortak biz pazar olmayacağız” sloganı hakim oldu.

3. 1987’de ne değişmişti?

1923’te bırakınız yatırım yapabileceği sermayeyi “Düyun-u Umumiye”nin borçlarını üstlenerek bağımsızlığı kazanmış bir Türkiye Cumhuriyeti vardı. Ülke yıllarca kamu iktisadi teşebbüsleri denilen ve sermayesinin tümü devlete ait olan KİT’lerin üretimi ile ayakta durmaya çalıştı. Cılız bir özel sektör yaratılınca “Karma Ekonomi Modeli” benimsendi. 1984’te ise Türkiye artık rekabetçi fiyatlarla ve rekabet edebilecek kalitede ihraç ürünü üretebilir konuma gelmişti. Bu nedenle o tarihten itibaren “İhracata dayalı büyüme ve kalkınma” politikaları benimsenerek dışa açık bir ekonomik sisteme geçildi. Dolayısıyla, Türkiye’nin AB’ne üye olmayı isteyecek kadar kendine güveni gelmişti. Bu nedenle 1987’de tam üyelik müracaatını yaptık.

4. AB 1987’deki bu müracaatımızı olumlu karşıladı galiba.

Hayır, bize diplomatik bir dille, “önce taahhütlerinizi yerine getirin sonra konuşalım” dediler. Türkiye Katma Ptotokol’den kaynaklanan vergi indirimi taahhütlerini hızlandırılmış bir takvime bağlayarak 1995 sonu itibarıyla tamamladı. Böyle olunca taraflar arasında bir “Gümrük Birliği” kurulması kaçınılmaz oldu. 1 Ocak 1996 tarihinden beri bu Gümrük Birliği uygulamada. Ancak, ne dünya 1996’daki dünya ne AB 1996’daki Avrupa. Dünya hızlı dönüyor ve her şey hızlı değişiyor.

5. Bu değişikliklere kısaca değinebilir misiniz?

Her şeyden önce 1996’da AB 15 ülkeden oluşuyordu, bugün 28 ülkeden oluşuyor. 1996’da Avrupa bir endüstri merkezi idi, bugün sadece fikri sermaye ve hizmet sektörü satışı yapan bir topluluğa dönüştü. Sanayi üretimi ise uzak doğuya kaydı. 1996’da AB sınırlı sayıda ülke ile Serbest Ticaret Anlaşması imzalamış iken, bugün Güney Kore, Hindistan, Kanada, Japonya, ABD ve Filipinler, Malezya, Tayland, Endonezya ve Singapur’un üye olduğu ASEAN bölgesel entegrasyonu ile STA imzalamış durumda. Dünya ekonomisi giderek küreselleşti ve 1996’ya göre bugün ülkeler birbirine daha bağımlı hale geldi.

6. Bunlar Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ihtiyacını doğuran etmenler mi?

Elbette. Bugün, Gümrük Birliği’ni oluşturan 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nda yer alan hedeflere tam olarak ulaşılmadığı gibi, mevcut Gümrük Birliği bir gümrük birliğinden çok STA’ya benzemiş durumda.

7. Nasıl yani?

Örneğin vergilendirme yönünden mevcut durum bir serbest ticaret anlaşmasına daha çok benziyor. Serbest ticaret bölgesinde bulunan her ülkenin kendi müstakil gümrük tarifesi vardır. Üyelerin kendi iç ticaretinde ise bu vergi alınmaz ve vergi farkları gerekirse tahsil veya iade edilir. Gümrük bölgelerinin belirleyici özelliği ise ortak bir gümrük tarifesinin bulunması ve üyelerin kendi iç ticaretinde vergi alınmamasıdır. Türkiye son 10 yıldan beri özellikle Uzakdoğu ülkelerinin ürünlerine o kadar ek gümrük vergisi koydu ki, AB’nin ortak tarifesinden iyice uzaklaştı. Gelin görün ki, bu yaklaşım uluslararası ticarette “trafik sapması” diye adlandırılan ticaretin artması dışında bir sonuç yaratmadı.

8. Nasıl işliyor bu “trafik sapması”?

Şöyle işliyor: Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği’nin gereği olarak uygulanan Ortak Gümrük Tarifesine göre X cinsi eşyanın gümrük vergisi oranı yüzde 1,5. Siz Türkiye olarak Çin Halk Cumhuriyeti menşeli X cinsi eşya için yüzde 20 oranında ek gümrük vergisi koyuyorsunuz. Böylece ithalatçı X cinsi eşyayı doğrudan Çin Halk Cumhuriyeti’nden getirirse yüzde 21,5 oranında gümrük vergisi ödüyor. Aynı eşyayı Çin Halk Cumhuriyeti’nden Yunanistan’ın Pire limanına boşaltırsa yüzde 1,5 oranında gümrük vergisi ödeyerek eşyayı bu ülkede serbest dolaşıma sokuyor. Sonra bir A.TR Dolaşım Belgesi refakatinde eşyayı Yunanistan’dan getirterek Türkiye’ye yüzde 0 vergi oranı ile sokuyor. Bu eşyanın Yunanistan üzerinden Türkiye’ye aktarılması yüzde 2’lik bir ek maliyet getirse de ithalatçının bu işten kazancı yüzde 18’i buluyor. Böylece, Pire Liman idaresi depolama, elleçleme ve gümrükleme hizmet bedelleri tahsil ediyor. Yunanistan Hükümeti de yoktan yere bu eşyaya aiti yüzde 1,5 oranındaki gümrük vergisini tahsil etmiş oluyor.

9. Salt bu nedenle mi Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gündeme getirildi?

Hayır. Güncellemeyi zorunlu kılan birçok unsur var. Örneğin, 1/95’e göre, AB ile STA imzalayan ülke veya ülke grupları aynı koşulları içeren bir STA’yı da Türkiye ile imzalayacaktı. Gelin görün ki bu ülke veya ülke grupları aynı koşulları kabul etmediği gibi, Türkiye’nin önüne daha ağır koşullar öne sürdüler ve STA imzalamayı sürekli ertelediler. Bunun sonucunda, AB ile bizden daha rahat ticaret yapan ülke veya ülke grupları ortaya çıktı ve Türkiye bu ülkelerin ürünlerine karşı AB pazarında haksız rekabetle karşı karşıya kaldı.

Diğer bir unsur, Türkiye’deki ve AB’deki devlet ihalelerine katılabilme olanaklarının üye ülke girişimcilerine sağlanmasındaki sıkıntılar. Bu konuda da taraflar kendi vatandaşlarına pozitif ayrımcılık uygulamaya devam ediyor ve bu durum 1/95’e aykırı.

Lojistik sektörü açısından en önemli negatif ayrımcılık Türk plakalı TIR kamyonlarına AB’nin getirdiği kısıtlamalar olarak ortaya çıkıyor. Biz “Gümrük birliği malların serbest dolaşımı demek, ama siz Türk mallarını taşıyan kamyonlarımıza izin vermiyorsunuz” derken, AB, “Bu malların serbest dolaşımı değil ulaştırma politikamızla ilgili bir husus. Tam üyelik müzakereleri sırasında bunu tartışabiliriz” diyor. Liste böyle uzayıp gidiyor. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ile Gümrük Birliği kapsamında karşılaşılan bu tür sistemik sorunlara çözüm bulunması ve AB ile tercihli  ticari ve ekonomik ilişkilerin tarım, kamu alımları, hizmetler ve e-ticaret gibi yeni alanlara genişletilmesi amaçlanıyor.

10. Peki “İlla Gümrük Birliği” diye ısrar etmek ne ölçüde tutarlı? Taraflar bu gümrük birliğini bir Serbest Ticaret Anlaşması’na dönüştürse Türkiye için daha iyi olmaz mı?

Bu konuda, Ekonomi Bakanlığı bir etki analizi çalışması yaptırdı. Araştırma sonuçlarına göre, Gümrük Birliği’nden vazgeçerek bir STA imzalanması halinde GSYİH’da yüzde 0,4 oranında kayıp yaşanacağı, ayrıca AB’ye ihracatımızda yüzde 16’lık bir düşüş ile karşılaşılacağı belirlenmiş. Öte yandan, Gümrük Birliği’nin geliştirilmesini öngören değişik senaryolarla yapılan bu çalışmada en uygun senaryo şöyle belirlenmiş:  Gümrük Birliği’nde yapısal sorunların çözüme kavuşturulması; hizmetler ile kamu alımları piyasalarının karşılıklı açılması; tarım ürünlerinde tam liberasyona gidilmesi ve reform niteliğindeki bu açılımlar sayesinde ABD ve Kanada başta olmak diğer ülkelerle daha fazla serbest ticaret anlaşması yapması. Senaryonun böyle olması durumda,  GSYİH’mızın  yüzde 1,9 artıracağı hesaplanmış. Yine bu senaryonun gerçekleşmesi halinde, AB ülkelerine ihracatımızın yüzde 24, toplam ihracatımızın ise yüzde 15 oranında artış göstereceği; tüketici fiyatlarının yüzde 1,5 azalırken hane halkı tüketiminin yüzde 1,6 artması sonucunda tüketici refahının olumlu etkileneceği öngörülmüş. Özetle, AB ile imzalanacak bir STA ile ihracatımız yüzde 16 düşecek iken, güncellenecek Gümrük Birliği ile ihracatımız yüzde 24 oranında artıyor. Bu nedenle, Gümrük Birliği’ni güncellemek ve geliştirmek Türkiye’nin lehine görünüyor.

11. Bu kapsamda yapılan çalışmalar nasıl yürüyor?

Mayıs 2015 Mayıs ayında, resmiyet kazanan “Gümrük Birliğini Güncelleme” çalışmaları hem tarafların kendi iç bünyelerinde yaptıkları çalışmalarla hem de karşılıklı yapılan müzakerelerle geliştirilmeye çalışılıyor.

12. Bu çalışmalardan ne kadar mesafe alındı?

Fazla bir mesafe alındığı söylenemez. Türkiye son bir yılda öyle büyük badireler atlattı ki, ekonomik ilişkiler, uluslararası ticaret, uluslararası taşımacılık ve lojistik gibi konular ikinci planda kaldı. Genel kabul gören sosyolojik gerçek şudur: “Her şeyin başında güvenlik gelir. Güvenliğin olmadığı bir ortamda, ne üretimi, ne turizmi, ne serbest piyasa ekonomisini, ne serbest ticareti ne de uluslararası taşımacılığı geliştirebilirsiniz.” 

​13. Bu karamsar ortama rağmen hayat devam ediyor değil mi? Örneğin önümüzde 228 maddeden oluşan yeni bir Gümrük Kanunu taslağı var. Bu taslak Gümrük Birliği’nin güncellenmesi kapsamında yapılan çalışmalardan biri mi?

Evet, öyle. 1/95 sayılı Kararın 28 inci maddesine göre, Türkiye’nin Avrupa Birliği Gümrük kodunu oluşturan 2913/92 sayılı  Konsey Yönetmeliğinin eşyanın menşei, eşyanın gümrük kıymeti, eşyanın gümrük birliği alanına girişi, gümrük beyanları, serbest dolaşıma giriş, askıya alma düzenlemeleri ve ekonomik etkili gümrük rejimleri, malların dolaşımı, gümrük borcu ve başvuru hakkı hükümlerinin Türk Gümrük Mevzuatına yansıtılacağını taahhüt etmiş ve 05.02.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4458 sayılı Gümrük Kanunu ile bu hükümleri benimsemiş idi. Aradan geçen 15 yıl içinde Avrupa Birliği (EEC) 3925/91, (EEC)2913/92 ve (EC)1207/2001 sayılı regülasyonlarını yürürlükten kaldırarak, son düzenlemelerin tümünü içeren (EC)450/2008 sayılı Konsey Yönetmeliğini 04.06.2008 tarihli Avrupa Birliği Resmi Gazetesi’nde yayımlayarak yürürlüğe soktu. Bu Konsey Yönetmeliği Avrupa Birliğinin “Ortak Gümrük Kanunu” kabul ediliyor. İşte Türkiye’nin de 1/95 sayılı Karar gereği öncelikle bu yeni AB Gümrük Kanununun ilgili hükümlerine benimsemesi gerekiyor. Yeni kanun taslağı bunun için hazırlandı.

14. Aradan geçen 15 yılda neden AB Ortak Gümrük Kanununu tümüyle değiştirme ihtiyacı duydu?

Önce, 11 Eylül olayları sonrası gümrüklerde alınması gereken emniyet ve güvenlik düzenlemeleri ayrı bir regülasyonla yürürlüğe konuldu. Bu regülasyonla yürürlüğe konulan “risk”, “risk yönetimi”,  “güvenlik ve emniyet”  kavramlarının yeni gümrük mevzuatında sıkça tekrarlanması, gümrük idarelerinde “gümrük kontrollerini daha sıkı yapmalıyız” anlayışını yaygınlaştırdı. Dış ticareti ve ekonomiyi daraltan bu yaklaşımların etkisinden uzaklaşmak için bu kez “onaylanmış ekonomik operatör” kavramı mevzuatlara yansıtıldı. Güvenilir ithalatçı, ihracatçı ve diğer dış ticaretle ilgili operatörlere daha fazla gümrük kolaylığı sağlanmaya başlandı. Tüm bu yeni düzenlemeler nedeniyle yamalı bohçaya dönen eski kanun (EC)450/2008 sayılı karar ile yayımlanarak Ortak Gümrük Kanunu olarak yürürlüğe sokuldu.

15. Bu yeni Gümrük Kanunu taslağı temelde ne gibi yenilikler öngörüyor?

Getirilecek yeniliklerden en fazla öne çıkan düzenlemeleri şöyle sıralayabiliriz:

  • Gümrük rejimleri serbest dolaşıma giriş, ihracat, transit, gümrük antrepo ve serbest bölgeleri kapsayan depolama, geçici kabul ve nihai kullanımı kapsayan işleme rejimi adlarını alarak altı başlık altında düzenleniyor.
  • Daha önce gümrük kanunlarında yer almayan “Geçici Depolama Beyanı” düzenlemesi getiriliyor. Böylece, gümrüklere taşımacı beyanı olarak sunulan “Özet Beyan” ve ithalatçı-ihracatçı beyanı olarak sunulan “Detaylı Beyan”ın yanı sıra depolama yapanların beyanı olarak “Geçici Depolama Beyanı” ilave ediliyor.
  • Gümrük idareleri vergilerin belirlenen süre içinde ödenmeyeceğini öngörüyorsa “ihtiyari teminat” alma yetkisi ile donatılıyor.
  • Teminat yerine “Kefil Taahhütnamesi”nin de kabulü yönünde hüküm getiriliyor. Böylece, işletmelerin Banka Teminat Mektubu masraflarının azaltılması öngörülüyor.
  • Gümrük idarelerinin yükümlülere “Elektronik Tebligat” yapması düzenlemesi getiriliyor.
  • 30 günlük “ertelenmiş ödeme” dışında da ilave “ödeme kolaylığı” getiriliyor.
  • “Vergi yükümlülüğü, vergi yükümlüsüne aldatıcı işlem, davranış veya açık ihmal atfedilemeyecek özel durumlarda doğmuş ise, ithalat veya ihracat vergileri geri veriliyor veya kaldırılıyor.
  • 20 ve 45 gün olan geçici depolama süreleri “Geçici depolanan serbest dolaşımda bulunmayan eşyanın bir gümrük rejimine tabi tutulması veya yeniden ihraç edilmesine ilişkin işlemler eşyanın gümrüğe sunulduğu tarihten itibaren doksan gün içinde tamamlanır” şekline dönüştürülüyor.
  • “Merkezi Gümrükleme” düzenlemesi getiriliyor. Buna göre, gümrük idareleri, yetkilendirilmiş ekonomik operatör statüsü tanınan kişilerin başvurusu üzerine gümrük beyannamesinin, eşyanın sunulduğu gümrük idaresi yerine bu kişinin yerleşik olduğu yerdeki gümrük idaresine verilmesine izin verebiliyor.  Gümrük beyannamesinin verildiği gümrük idaresi eşyanın ilgili gümrük rejimine tabi tutulmasına ilişkin işlemleri denetliyor; belge kontrollerini yapabiliyor;  vergileri tahsil edebiliyor. Eşyanın sunulduğu gümrük idaresi ise beyannamenin verildiği idarenin talebi doğrultusunda, fiziki muayene ve numune alma işlemlerini gerçekleştiriyor. Bu idare elektronik ortamda, işlemlerin tamamlandığını gördüğünde eşyayı serbest bırakıyor.
  • “Öz Değerlendirme” düzenlemesi getiriliyor. Buna göre, gümrük idareleri başvuru üzerine, gümrük idaresince yapılması gereken belirli gümrük işlemlerini yerine getirmek, ödenecek gümrük vergilerini belirlemek ve gümrük gözetiminde belirli kontrolleri gerçekleştirmek üzere yetkilendirilmiş ekonomik operatör statüsü tanınan kişilere izin verebiliyor.
  • “İzinli alıcı” yetkisine sahip kişiye TIR Sözleşme hükümlerine göre, gönderilen eşyayı izin verilen bir yerde teslim alma yetkisi tanınıyor (Md. 164).
  • Transit Rejiminde “gümrük güvenlik mührü” yerine “özel mühür”, “gümrük beyannamesi” yerine “elektronik taşıma belgesi” kullanma yetkisi tanınıyor.

16. Peki bu taslak şimdi hangi aşamada? Bunun yasalaşma süreci nasıl işleyecek?

T.B.M.M. İçtüzüğü hükümlerine göre 228 maddeden oluşan bir yasa tasarısının kanunlaşması bir hayli uzun zaman alır. Komisyon görüşmeleri, alt komisyonlar kurulması, genel kurulda öncelikle görüşülecek işler ve tasarılar arasında kendisine yer bulması bir hayli güç. Normal prosedürler esas alındığında, taslağa karşı ağır muhalefet de olursa, bu kapsamda bir taslak T.B.M.M.’nin bir yılını işgal edebilir.

17. Bu durumda, normal olmayan bir prosedür de olmalı değil mi?

Doğru söylüyorsunuz. Aynı içtüzükte “temel kanunlar” başlığını taşıyan 91’inci maddesi şöyle düzenlenmiş:  “Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi; kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi; kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel kavramları göstermesi, özel kanunlar arasında uygulamada ahenk sağlaması, düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunması zorunluluğunun bulunması; önceki yasalaşma evrelerinde de özel görüşme ve oylama usulüne bağlı tutulması gibi özellikleri taşıyan kanunları ve İçtüzüğü bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştiren veya yürürlüğe koyan tasarı veya tekliflerin Genel Kurulda bölümler halinde görüşülmesine ve her bölümün en çok otuz maddeyi geçmemek kaydıyla hangi maddelerden oluşacağına Hükümetin, esas komisyonun veya grupların teklifi, Danışma Kurulunun oybirliği ile önerisi üzerine Genel Kurulca karar verilebilir. Bu takdirde bölümler, maddeler okunmaksızın maddenin görüşülmesindeki usule göre ayrı ayrı görüşülür ve bölümdeki maddeler ayrı ayrı oylanır.”  Bu madde hükümlerinden yararlanılarak görüşme yapılırsa tasarı T.B.M.M’den bir günde de geçebilir.

HÜSEYİN CAHİT SOYSAL KİMDİR?

1954 Hakkari doğumludur. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara’da tamamlamış ve 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olmuştur. 1978’de Gümrük ve Tekel Bakanlığı Müfettiş Yardımcısı olarak başladığı kamu görevinde sırasıyla, Gümrük Başmüfettişi, Gümrükler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı, Genel Müdür Yardımcısı, Gümrük Müsteşarlığı Modernizasyon Projesi Birim Başkanlığı, Teftiş Kurulu Başkanlığı görevlerinde bulunmuş; 2000 yılında Gümrükler Genel Müdürlüğüne atanmıştır. Soysal, kamuda görev yaptığı süre içinde, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında sağlanan Gümrük Birliği sürecinde önemli sorumluluklar üstlenmiş; AB gümrük mevzuatına uyum amacıyla yürürlüğe sokulan 4458  sayılı Gümrük Kanununu hazırlamış; gümrük idarelerinin modernizasyonunu gerçekleştirmiştir. Bu nedenle, Dünya Gümrük Örgütü tarafından “altın madalya” ile ödüllendirilmiştir.

Eylül 2002 tarihinde kendi isteği ile kamu görevinden çekilen Soysal, 2002-2005 yılları arasında Uluslararası Nakliyeciler Derneği İcra Kurulu Başkanı olarak görev yapmıştır. Soysal’ın görev süresi içinde Uluslararası Nakliyeciler Derneği, KALDER tarafından 2004 yılında düzenlenen yarışmada Sivil Toplum Örgütleri kategorisinde Türkiye’de ilk kez “Ulusal Kalite Büyük Ödülü”nü kazanmıştır. Soysal Nisan 2005 tarihinden beri UYSEN Danışmanlık Ltd. Şti. ortağı ve sorumlu müdürü olarak dış ticaret ve gümrük danışmanlığı yapmaktadır. Cahit Soysal, 8 süreyle İstanbul Üniversitesi Ulaştırma ve Lojistik Yüksek Okulunda “Lojistik Hukuku”  dersi verdi.

Evli ve iki çocuk babası olan Soysal’ın çeşitli gazete ve dergilerde yüzlerce makalesi yayımlanmıştır. Soysal’ın yayımlanmış “Lojistik Hukuku” ve “Dış Ticaret Deyimleri Sözlüğü” adlı kitapları bulunmaktadır.

Etiketler :