Korona, lojistik depolarını nasıl etkiliyor, etkileyecek?

Korona, lojistik depolarını nasıl etkiliyor, etkileyecek?

ÖZEL RÖPORTAJ - O2 Lojistik Yönetim Danışmanlık Kurucusu ve Lojistik Yönetim Danışmanı Oruç Kaya, “Şirketler, günümüzde stok miktarını “düşük” tutmayı tercih eder. Oysa Korona ve benzerleri gibi doğa (doğal değil) olaylarında “mal hareketi”, mutlaka olumsuz etkilenir ve bu da şirketlerin tedarik zincirini ve lojistiğini zorlar. Bir süre sonra tedarik zincirinde ve lojistikte kopmalar olur ve hatta duruşlar olmaya başlar. İşte bu gibi durumlarda “reaktif” olmak yerine “pro-aktif” olmak yani “kopmalar” olmada

O2 Lojistik Yönetim Danışmanlık Kurucusu ve Lojistik Yönetim Danışmanı Oruç Kayayesillojistikciler.com'a koronavirüsün lojistik depolarını nasıl etkilediğini ve etkilemeye devam edeceğini şöyle değerlendirdi. İşte Oruç Kaya’nın konuyla ilgili açıklamaları…

Korona veya teknik adıyla COVİD-19, ilk 8 Aralık 2019 tarihinde Çin’de Wuhan kentinde görüldükten sonra WHO (Dünya Sağlık Örgütü), 11 Mart 2020’de Korona’yı “pandemik” hastalık olarak ilan etti. 

“Korona ne kadar sürer?” sorusunun cevabı, bilinmiyor ama birçok uzman, Korona’nın ekonomi ve sosyal hayat üzerinde olumsuz etkileri olacağı konusunda hem fikir.

Korona, arz ve talep arasındaki tedarik zincirini önce zorlanmaya ve sonra olumsuz etkilemeye başladı. Üretim yani arz azalırken insanların, özellikle temel ihtiyaç maddelerine (gıda, temizlik vs.) talebi artıyor.

“KORONA VE BENZERİ OLAYLARDA MAL HAREKATI MUTLAKA OLUMSUZ ETKİLENİR”

Peki Korona, tedarik zincirinin düğüm noktası olan depoları nasıl etkiledi ve etkiliyor? Şirketler, günümüzde stok miktarını “düşük” tutmayı tercih eder. Oysa Korona ve benzerleri gibi doğa (doğal değil) olaylarında “mal hareketi”, mutlaka olumsuz etkilenir ve bu da şirketlerin tedarik zincirini ve lojistiğini zorlar. Bir süre sonra tedarik zincirinde ve lojistikte kopmalar olur ve hatta duruşlar olmaya başlar. İşte bu gibi durumlarda “reaktif” olmak yerine “pro-aktif” olmak yani “kopmalar” olmadan önce hatta ilk duyum anından itibaren bir şeyler yapmak gerekir. Pro-aktif olmak, “Risk” yönetimidir. Reaktif olmak ise “Kriz” yönetimidir.

ŞİRKETLER MART İTİBARIYLA KRİZ YÖNETİMİ UYGULAMAYA ÇALIŞTIĞINI GÖRÜYORUM

Ben, gözlemlerime ve okumalarıma göre, birçok şirketin (aslında neredeyse hepsi) Korona “tehlikesi” için “Risk Yönetimi” uygulamak yerine Korona dönemine mevcut stok miktarı, mevcut SKU’lar ve mevcut depo altyapısı ile girdiğini ve Mart itibariyle “Kriz Yönetimi” uygulamaya çalıştığını düşünüyorum.

E-TİCARET HARİCİNDEKİ İŞLERDE VE BUNLARIN DEPO OPERASYONLARINDA ÇOK BÜYÜK DÜŞÜŞLER VAR

Dünya genelinde yapılan bazı araştırmalara göre e-ticaret haricindeki işlerde ve bunların depo operasyonlarında çok büyük düşüşler var ve hatta bazıları, durmak üzere. Türkiye’de de benzer durumun olduğunu gözlemliyorum.

E-TİCARETİN YÜZDE 50 ARTMASI BEKLENİYOR

Yayınlanan araştırmalara göre eğer Korona süreci devam ederse internet üzerinde alışverişin (e-ticaret), normale göre yüzde 40-50 artması bekleniyor. Mart ayı öncesinde “evde kal” hareketi ve hatta bazı ülkelerde görülen “karantina” veya “sokağa çıkma” yasakları çok yoğun olmadığı için e-ticaretin daha fazla kullanılacak olması, çok normaldir. Bu araştırmalara göre internet üzerinden en fazla gıda (özellikle taze meyve ve sebze, makarna sosu, peynir, atıştırmalık) içecek, ev ve kişisel temizlik & hijyen ürünleri, evde beslenen havyanlar için yem, elektronik oyun konsolları ve bununla kullanılan parçalar, evde kullanmaya yönelik spor malzemeleri, kitap, evde oynanabilecek oyunlar ve yapbozlar, evde kendi başına tamir için malzemeler ve ofis malzemeleri satın alınırken; ev dekorasyon (özellikle mobilya), tekstil, hazır giyim, otomotiv yedek parça, kamera, lüks tüketim malzemelerinde düşüş yaşanmış. Türkiye’de buna benzer bir çalışma yapılmadı diye biliyorum. Sanırım Türkiye’de de benzer durum görülebilir.

Özellikle ABD’de, Avrupa’da ve Hindistan’da bazı e-ticaret firmaları, depolarında çalışan personel sayısını artırarak hem artan iş hacmine cevap vermeye çalıştı hem de mevcut çalışanlar üzerindeki iş yükünü hafifletti. Türkiye’de buna yönelik bir şey okumadım ve duymadım. 

Özellikle ABD’deki ve Avrupa’daki depolarda birçok COVİD19 vakası görüldüğüne ve yeterli önlem alınmaması nedeniyle depo çalışanlarının çok tedirgin olduğuna ve hatta iş bırakma gibi eylemler yapıldığına” dair yazılar ve haberler okudum. 

Şirketlerin sosyal medyada yaptıkları paylaşımlara ve arkadaşlarımla yaptığım konuşmalara göre Türkiye’deki depolarda bazı tedbirler alınmış. Basına yansıyan haberlere göre COVİD-19 vakası, Türkiye’de de birkaç depoda görülmüş. Umarım bir daha hiç görülmez ve görülen vakalar, en kısa sürede iyileşir.

BUGÜNLERDE AZ STOK TUTMA DURUMU DEĞİŞMELİ

Bugünlerde şirketlerin “az stok” tutma durumu, değişmeli; üretimin ve satışın olumsuz etkilenmemesi için daha fazla stok tutulmalıdır. Bu “değişim” için “tutulacak” stok miktarı ve SKU (hangi SKU’dan ne kadar miktar) için verilecek karar, çok doğru ve akıllıca verilmelidir.

Daha fazla “stok tutma” ihtiyacı, daha fazla “depolama alanı” ihtiyacını getirebilir. Daha fazla depolama alanı ihtiyacı, depo sayısının artırılması veya mevcut alanların doğru kullanılması ile elde edilebilir. Depo sayısını hemen artırmak çok kolay olmayacağına göre şirketler, mevcut depolarında “nasıl daha fazla alan yaratabiliriz” için hayli kafa yormalıdır (örneğin yerleşim değişikliği, SKU çeşidini azaltma, depo içi kalabalıkları kaldırma, depoda süreci hızlandırarak mal yığılmalarını azaltma vs.)

DEPOLAR ÜRETİME Mİ YOKSA MÜŞTERİYE Mİ YAKIN OLMALI?

Depo alanı ihtiyacının artmasına ilaveten yeni deponun veya depoların, nerede olacağı da önemli olacaktır. Üretime mi yoksa müşteriye mi yakın olmalı ve birden fazla depo olacaksa bu depoların önceliklendirme “kararı”, çok doğru ve akıllıca verilmelidir. Bence mevcut depolar (birden fazla depo varsa) için de önemine göre önceliklendirme ve hatta depolar arası transfer yapılabilir (önemli veya önemsiz SKU kararı ile).

Öte yandan ben, bu kararların verilmesinin (ki ben, buna Risk Yönetimi diyorum) çok geç olduğunu hatta Korona için tedbirlerin de (ki ben, buna Kriz Yönetimi diyorum) çok geç alındığını düşünüyorum. Dünya genelinde Ocak ayının başından itibaren Korona hakkında çıkan haberlere göre bir yol haritası çizilmesi gerekirdi. 

HERKES KORONA’DA TEDARİK ZİNCİRİNİN VE ÖZELLİKLE LOJİSTİĞİN NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNU  SÖYLÜYOR

Korona’ya karşı nakliye, depo ve dağıtım operasyonları için önerilerimi sosyal medyada paylaştım. 10 yıldır vurgulamaya çalıştığım “lojistiği seviyorum, depoyu seviyorum” duygusunun bugünlerde çok daha fazla kişi tarafında vurgulanması, beni mutlu ediyor. Herkes, “Korona’da tedarik zincirinin ve özellikle lojistiğin ne kadar önemli olduğunun görüldüğünü” söylüyor ve lojistik emekçilerine teşekkür ediyor. Oysa lojistik emekçilerine sadece bugünlerde teşekkür edilmemelidir. Aslında onlar, her gün yaptıkları işi yapıyor (sadece fark edilmiyordu veya fark edilmek istenmiyordu).

Son bir not… Dünya ve Türkiye, şu anda "krizi yönetmeye" çalışıyor. Riski yönetemeyenler, krizi yönetmek zorunda kalır. Krizi yönetmek, riski yönetmekten çok daha zordur. Krizi yönetebilmenin tek yolu, Riski yönetebilmektir.  Kendimce ufak bir anket yaptım ve “Şirketiniz (kendiniz), Korona için önlemi ilk ne zaman aldı(nız)?” diye sordum. Anketin detayları sosyal medya paylaşımlarımda görülebilir. Özetle anket sonucuna göre yüzde 77’miz 11 Mart sonrasında yani "yumurta kapıya dayanınca" bir "şeyler" yapmış. Oysa Çin'deki durum hakkında "20 Ocak'tan önce" gazetelerde haber çıkmaya başlamıştı.

KORONA, TÜRKİYE İÇİN BİR FIRSAT OLACAKTIR

Korona, Türkiye için bir fırsat olacaktır. Korona sonrası, uzun tedarik zincirleri yerine kısa tedarik zincirleri önem kazanacaktır. Böyle olunca Türkiye, hem üretim hem de lojistik ve onun özelinde depolama operasyonları için çok önemli bir ülke olacaktır. Buna yönelik siyasi ve ticari kararlar, çok geçmeden ve hatta bugünlerde bile alınmalıdır.

Ve “Lojistik; sanal ticaretin, gerçeğe dönüştüğü süreçtir. Ticaretin sanalı olur ama lojistiğin sanalı olmaz.” diyerek bitiriyorum.

Etiketler :