Uluslararası taşımacılık risk yönetimidir

Uluslararası taşımacılık risk yönetimidir

İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Program Başkanı Prof. Dr. Murat Erdal, “tüm dünyada uluslararası taşımacılık risk yönetimi olarak kabul edilmektedir. Bu perspektiften bakıldığında lojistik firmasının kurumsallaşması, sistemini oluşturması, teknolojiden her düzeyde yararlanması ve çok iyi anahtar performans göstergelerini kullanması gerekmektedir. Teknoloji bütün bir sistemin sinir ağı olarak düşünülmelidir. Örneğin, çok iyi bir taşıma bilgi sistemi, depo yazılım sistemi, CRM alt

ÖZEL RÖPORTAJ - Türkiye’de lojistik ve tedarik zinciri alanında birçok projenin hayata geçirilmesinde rol oynayan İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Program Başkanı Prof. Dr. Murat Erdal aynı zamanda sektörün akademik altyapısının oluşmasında da yazdığı kitaplarla önemli katkılar sunuyor. Biz de www.yesillojistikciler.com olarak Prof. Dr. Murat Erdal ile bir araya geldik ve kendisi ile tedarik zinciri, uluslararası taşımacılık ve lojistik sektörünü konuştuk.
İşte Prof. Dr. Murat Erdal’ın açıklamaları…

LOJİSTİK NEDİR ? TEDARİK ZİNCİRİ NEDİR?

Lojistik deyince planlama, operasyon hizmet üretiminden söz ederiz. Üretim sektörlerinde, tedarik zinciri tarafında da lojistik operasyon elbette var ama orada baskın karakter “imalat”. Firmanın odağı “imalat”. Dışarıdan lojistik hizmet alma tarafı ise doğal olarak bütünleyici konumda. Üreticilerin ve perakende sektörlerin esas bakış açıları , odakları “tedarik zinciri evreni”dir. Lojistik firmalarının bakış açısı ise lojistik hizmet üretimi yani operasyondur. Bir tarafın odağı ürün (somut), diğer tarafın odağı ise (soyut) yani hizmettir. Bir lojistik firması müşteriye gidip, ikna etmeye çalışırken öncelikle operasyonel yetkinliği, tecrübesini, geçmiş referanslarını anlatır ve benzer işlerdeki başarısını vurgular. Mutabakata varıldıktan ve iş alındıktan sonra operasyon sürecinde, deneyim sonucunda riskler gerçekleşebilir veya gerçekleşmez. Bunun sonucunda müşteri memnun olur veya olmaz. Buradaki riskleri; hasar, kayıp var mı ?, gecikme var mı? şeklinde sınıflandırırız. Taşımacılık içerisinde hasar, kayıp ve gecikme problemleri bütün taşıma hukukunun ana eksenlerini oluşturur. 

Tedarik zinciri evreninde ise bizim uçtan uca akışlar dediğimiz entegrasyon ve yönetim söz konusudur. Burada tedarikçinin tedarikçisinden başlayarak nihai tüketiciye ya da örgütsel alıcılara uzanan bir zincirden söz ediyoruz. İleri veya ters yönlü akışlar bulunmaktadır. Bir de doğaya kazandırma dediğimiz “geri dönüşüm” faaliyetleri bulunmaktadır. 

Dolayısıyla bir tanesi tedarik zinciri yönetimi evreni, diğeri ise taşıma, depolama, dağıtım ve katma değerli lojistik hizmetler bütünü dediğimiz lojistik evrenidir. “Lojistik, tedarik zincirini kapsar” veya “Tedarik zinciri, lojistiği kapsar” gibi ifadelerle bu iki faaliyetler dizisi zaman zaman birbirine karıştırılıyor. Oysa ki, bu iki kavramın hiçbir şekilde karıştırılmaması lazım.

TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİCİLERİNİN LOJİSTİKÇİLERDEN TALEPLERİ NELER?

Alıcıların çok bilinçli olduğu bir dönemdeyiz. Eski nitelikler ve yetkinlikler artık yok. Yeni beceriler ve yetkinlikler söz konusu. Bu yeni beceriler de en önemli konu, araştırma-sorgulama fonksiyonu. Firmalarda rekabet nedeniyle kuruşun hesabı yapılıyor. Her lojistik firması ise 7gün / 24 saat 365 gün, dünyanın her yerine mal taşıyabileceğini söylüyor. Fakat biz A firmasının hava-kargoda, B firmasının deniz konteyner taşımacılığında iyi olduğunu biliyoruz. C firması fuar taşımacılığında, D firması araba taşımacılığında, E firması Kuzey Afrika operasyonlarında iyi olduğunu bildiğimiz gibi. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Eskiden lojistik firmaları az tanınır ve uzmanlık alanları az bilinirdi. Günümüzde internetle birlikte lojistik hizmet alan firmaların yöneticileri daha fazla araştırıp, sorguluyor. Sektörden arkadaş çevresiyle ve referanslar olanlarla konuşuyor. Bilinçli insanla müzakere etmek hem kolay hem zor oluyor. Çünkü karşınızda ne istediğini bilen bir insan var. Diğer taraftan da ona doğru terminolojiyle yaklaşınca müzakere süreci kısalıyor. Bu sizin profesyonellik ve kurumsallığınız ile çok bağlantılı.

Örneğin, bir üretici rolünde kendimi düşündüğümde benim tedarik zinciri tarafında farkındalığım çok yüksek. Ben operasyonlarımda hasar, kayıp ve gecikme istemiyorum. Hukuki riskleri minimize etmek istiyorum. Karşıma gelen satışçının, satış pazarlama bilgisi kadar operasyon bilgisinin de olmasını bekliyorum. Lojistik sektöründe iyi bir satışçı, operasyon kökenli olmak mecburiyetindedir. İyi bir operasyon yöneticisinin ise uluslararası taşıma hukukunu çok iyi bilmesi gerekir. Bana risk yaşatmasını istemem. Ben tedarik zinciri yöneticisi olarak operasyonlarımla ilgili olarak şöyle düşünürüm. Ben risk ve ticari istihbarat yöneticisiyim. Ekonomiyi çok iyi bilmeliyim. Aynı şeyi lojistik firmasından da bekliyorum. 

O ZAMAN LOJİSTİK RİSKİ YÖNETMEK MİDİR?

Bu sektöre ilk girdiğimde sektörün duayenlerinden bir yönetici, UTİKAD Başkanı Ayşe Nur Hanım, bana “uluslararası taşımacılık, risk yönetimidir” demişti. Yıllar geçti bu sözü hiç unutmadım. Zaman içerisinde sözün içeriğini özümsedim ve derslerimde daima kullanır hale geldim. 

TÜRK LOJİSTİK FİRMALARI RİSKİ YÖNETMEKTE BAŞARILI MI?

Başarılı olduklarını düşünüyorum. Eskisi gibi değiliz. 2000’lerde beceri eksikliğimiz vardı. Teknoloji noksanlığımız daha fazlaydı. Bugün çok önemli bir mesafe aldığımızı düşünüyorum. Bizim en büyük kaybımız, “personel devir hızı yüksekliği”. Biz taşıma deyince uluslararası taşımacılık anlıyoruz ama katma değerli lojistik operasyonlar; dahili taşımacılık, depo yönetimi, gümrük operasyonları, antrepo işletmeciliği de var. Lojistik firmalarımız da iyi para kazandıkları sürece kaliteli, yetkin personeli firmasında tutabiliyor. Bu sektördeki arkadaşlarımız bir iki sene A firmasında, sonra 4 sene B firmasında çalışıyor. Ayrıca sektörde 40 yaş üstü çalışanların iş bulması zorlaşıyor. Hizmet sektörü olan lojistiğin bir insani ve psikolojik boyutu var. Yeni mezun genç arkadaşlar tecrübe kazanırken yoğun tempoda çalıştıkları için yıpranıyor, bu süre zarfında müşteriler de yorulabiliyor. İşletme çalışma koşulları çok arzu edilen seviyelerde olmasa dahi firmalar, çalışanlardan maksimum verim bekliyor. Sadakat, aidiyet seviyesi karşılıklı düşüyor. Kaliteli çalışan kolay bulunmuyor. Lojistik firma alternatifleri de çoğalmıyor, sektördeki firma sayısı artmıyor. Ekonominin daraldığı dönemlerde tahsilat kaynaklı zora giren şirketler maaşlarını zamanında ödeyemiyor ya da ötelemeler söz konusu oluyor. Bu nedenle ailesini geçindirmek zorunda olan yönetici ve çalışanların da firmalarına sadakatleri azalıyor. 

TÜM DÜNYADA ÇEVRE TRENDİ SÖZ KONUSU...

TEDARİK ZİNCİRİNDE DE BENZER BİR TREND VAR MI?

Elbette var. Yükselen bir değer. Tedarik zincirlerinin yeşillenmesi diye bir şey var. Bu trend, tüm dünyada yayılıyor ve her geçen gün çevreye verilen değer Türkiye’de de artıyor. Mutluluk verici. Ağaçların, tabiatın ve hayvanların korunmasını istiyoruz. Hayatımızı ve çevremizi korumak zorundayız. 

Sektörel tedarik zincirlerinde tedarikçi araştırması, seçimi ve performans değerlendirme konularında “çevre tabanlı kriterler” artıyor. Ülke olarak biz tekstil ve hazır giyimde küresel perakende devlerinin çoğunlukla tedarikçisiyiz. Perakende devleri bizden herhangi bir hazır giyim ürünü alırken fiyatının uygun / düşük olmasını ve kendi çevre duyarlılığına riayet edilmesini istiyor. Sert kriterler var.

Bu kriterler taşımacılık tarafında, Avrupa Birliği gibi ekonomik bloklarda ve onların ortaya koydukları mevzuatlarda da karşımızda çıkıyor.  Avrupa Birliği tarafında binek araç sahipliliğinde, karayolu eşya taşımacılığındaki emisyon standartları, geçiş kotaları, sınırlamalar giderek artıyor. Yakın deniz taşımacılığı, nehir taşımacılığı, demiryolu ve kombine taşımacılığı teşvik edici politikalar söz konusu. 

Tedarik zincirinin her aşamasında yeşil satın alma, yeşil üretim ve yeşil lojistikten bahsediliyor. En önemli trend bu. Yani tüm sektörlerde tedarik zincirleri yeşillenecek. Fakat bizim gibi ülkelerde tedarik zincirlerinin yeşillenmesi kimi alt sektörler için “lüks” gelebilir. Bu kadar kısıtlama, kontrol mekanizması olduğu zaman firmaların bu yetkinliklere ulaşabilmek için ilave masraflar yani yatırımlar yapması lazım. Kalkınmakta olan ülkeler için böyle bir açmaz da var. Fakat çevre konusu gündemimizde yer alıyor ve yer almaya da devam edecek. Milyonlarca insanın çevre hassasiyeti yükseliyor. Bu hassasiyet, kurumlarda da yükselişe geçiyor. Bir firmanın çevreye karşı saygısız bir hareketi, sektörde üzerinin çizilmesine neden olabiliyor. Olmaya da devam edecek. Türkiye’deki firmaların da bu konudaki duyarlılığı her geçen gün artıyor. Sosyal sorumluluk ve çevre, yükselen bir değer. 

TEDARİK ZİNCİRİ KONUSUNDA İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ BÜNYESİNDE NELER YAPIYORSUNUZ?

Bilindiği gibi biz tedarik zinciri alanında çalışıyoruz. Ben hem lojistik yüksek lisansta hem de tedarik zinciri yönetimi yüksek lisans programlarında dersler veriyorum. İşimi severek yapıyorum. 2011 yılında başlattığımız İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programı sektörde bir marka oldu. Her sene, iki dönemde 2. Öğretim tezsiz programımıza toplam elliye yakın arkadaş alıyoruz. İkinci öğretimde birçok program öğrenci bulamazken biz enstitünün en popüler tezsiz yüksek lisans programı olduk. Gurur duyuyoruz. 2011’den beri tezli ve tezsiz toplamda 300’ün üzerinde mezun verdik. 

20 KASIM 2019 TARİHİNDE GERÇEKLEŞTİRECEĞİMİZ SATINALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ KONFERANSIMIZA HERKESİ BEKLİYORUZ.

Her sene düzenli konferanslar gerçekleştiriyoruz. 20-21 Kasım 2019 tarihlerinde Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi konferansı gerçekleştireceğiz. Konferans, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Konferans Salonu’nda yapılacak. Yaklaşık 300 üst düzey yöneticiyi ağırlayacağız. 

SEKTÖREL ÖDÜLLER

Sektörel ödüllerimiz olacak. Tedarik Zinciri Yönetimi Ödülü, Katma Değerli Lojistik Proje Ödülü, Genç Satınalma ve Genç Tedarik Zinciri Yöneticisi Ödülü, Dijital Dönüşüm Ödülü vereceğiz. Genç Satınalma ve Genç Tedarik Zinciri Yöneticisi ödüllerini biraz açayım: 35 yaş altı olacak, görev aldığı firmadan amiri tarafından önerilecek yani adaylar gösterilecek ve projesini performans göstergeleriyle, yarattığı faydalarla başvuru klasöründe anlatacak. Biz bunu BuyerNetwork.net İş ve Ticaret Platformu çatısı altında yapıyoruz. Bizim BuyerNetwork.net platformunda 7 bin 700’ün üzerinde firma ve yönetici var. O küme zaten bunu denetlemiş oluyor. 

Sektörel ve akademik olmak üzere iki Danışma Kurulu meydana getirdik. Ödül başvuruları geldikten sonra firma ve yönetici adını kapatıp, a,b,c,d diye jüri heyetine yolluyoruz. Onlar 1’den 10’a kadar bir puan veriyorlar. O puanların ortalaması alınıp, A firması 8,2 B firması 6,4 gibi bir dağılım çıkıyor ve başarı buna göre belirleniyor. 

TÜRKİYE’DE LOJİSTİK VE TEDARİK ZİNCİRİ ALANINDA YETERLİ AKADEMİK KADRO OLUŞTU MU?

Oluştu. Akademik Kadrolarımız güçlendi. Biz burada hep bir ön yargıyla gidiyoruz. Fakat 2010’ların başında gerekli adımlar atıldı. Bölümler açılmaya başlandı. Ders verecek kadrolar adım adım hazırlandı. Eğitim materyalleri ile ilgili kitap sayısı 30 civarıyken şimdi bu sayı ikiye katlanmış durumda. Lakin uzmanlaşmaya dayalı lojistik öğretim üyesi kadrosunda yetersizlikler kısmen devam ediyor. Türkiye’de hiç kimse tehlikeli madde taşıma ve lojistik operasyonlarını anlatmak istemiyor. Çünkü bu konuda uzman olmak isteyen bir kişinin kendisini adaması lazım. Yani “koltuğunu ısıtması” gerekiyor. “Yükleme-İstifleme” , “taşıma hukuku” konuları da öyle.  Aslında bölümlerde araştırma görevlisi kadrolarının lojistik ve taşımacılığın her alanında uzmanlaşması lazım. Birinin çıkıp “ben demiryolu taşımacılığı öğretim üyesi olacağım” demesi gerekiyor. Tüm öğrencilerime demiryolunu sevdireceğim iddiası olmalı. Bütün bir lojistik bölümü sadece tek bir konu etrafında, yani karayolu taşımacılığı etrafında dönemez. Fakat, gelecekten ümitliyim. Zaman içerisinde daha zengin daha derin akademik kadrolarımız oluşacak. 

Etiketler :