Sektörün duayenlerinden A.FATİH TAMAY ile "Türkiye otobüs sektörünü" konuştuk...

Sektörün duayenlerinden A.FATİH TAMAY ile "Türkiye otobüs sektörünü" konuştuk...

A.Fatih Tamay, Türkiye otobüs sektörünün duayenlerinden biri… Türkiye Otomotiv Sanayinin gelişiminin çok önemli bir kısmında aktif rol oynayan A.Fatih Tamay, sektörün hem üretimhem tedarik hem pazarlama hem de satış kısmında görev yapmış çok ender yöneticileri arasında yer alıyor. Isuzu’da bir başarı hikayesi yazdıklarını anlatan Tamay, “Artık farklı sektörlerde birden fazla firmayla birikimlerimi paylaşıyorum.

ÖZEL RÖPORTAJ - Anadolu Isuzu’da 37 yıl çalıştıktan sonra geçtiğimiz yıl emeklilik nedeniyle ayrılan A.Fatih Tamay, şu günlerde iş dünyasında edindiği birikimleri çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren firmalarla paylaşıyor. Türkiye otomotiv sanayinde hem üretim hem pazarlama hem de satışta yöneticilik yapan ve başarılı olan belki de tek isim olan A.Fatih Tamay, halihazırda IPRU Başkanlığını da yürütüyor.

www.yesillojistikciler.com olarak otobüs sektörünün duayeni ve en popüler isimlerinden biri olan A.Fatih Tamay ile bir araya geldik , şu günlerde neler yaptığını, IPRU’nun çalışmalarını, Türkiye Otobüs Sektörünü, otonom ve elektrikli otobüsleri, akıllı şehirleri, Anadolu Isuzu’daki çalışmalarını ve benzeri konuları konuştuk. İşte A.Fatih Tamay’a yönelttiğimiz sorular ve verdiği cevaplar…

Şimdilerde neler yapıyorsunuz?

Otomotiv, üniversiteyi bitirdiğim günden bu yana içinde olduğum ve çok sevdiğim bir sektör. Sektörün çok farklı yerlerinde de görevler yaptım. Bunlar: Tedarik, üretim, satış, pazarlama, ihracat , yedek parça , servis , planlama, stok kontrol ve benzer görevlerdi. Anadolu Isuzu’dan emeklilik nedeniyle ayrıldıktan sonra da sektörden tam olarak kopamadım, kopmadım. Zaten Anadolu Isuzu’dan sonrası için kendime bir plan çizmiştim. O da “biriktirdiklerimi ihtiyacı olanlarla paylaşmak”tı. İhtiyacı olan firma ve kuruluşların yönetim kurullarında Yönetim Kurulu Üyesi veya Danışmanı olarak yer alarak birikimlerimi onlarla paylaşmayı  ve onların gelişimine , kurumsallaşmasına yardımcı olmak istiyordum. Ama bunu tam zamanlı ve tek bir firmada yapmak istemiyordum. Çünkü tecrübelerimi birden fazla kuruluşla paylaşmak istiyordum. Şu an birden fazla firmayla birikimlerimi paylaşıyorum.

TÜRKİYE’DEKİ FİRMALAR BÜYÜYOR AMA BÜYÜRKEN SAĞLIKLI BÜYÜMELERİ GEREKİYOR

Ne tür paylaşımlar bunlar?

Türkiye’deki firmaların tamamına yakını aile şirketlerinden oluşuyor. Şirketlerde son 10 yılda kurumsallaşma konusunda ciddi bir gelişme var ama yeterli düzeyde değil. 10 yıl kadar önce büyük firmalar dahil Türkiye’deki şirketlerde kurumsallık yok denilecek kadar azdı. Ancak son 10 yılda şirketler kurumsallık ile ilgili önemli mesafeler kat etti. Anadolu Isuzu’dan ayrıldıktan sonraki projem de kurumsallaşma ile ilgiliydi. Yani orta ölçekli, kurumsallaşmaya başlamamış ya da kurumsallaşmayı daha ileri götürmek isteyen firmalarla birikimlerimi paylaşmayı amaçlıyordum. Türkiye’deki firmalar hızla büyüyor ama büyürken sağlıklı büyümeleri gerekiyor. Bunu başarabilmeleri için de gerek kurumsallaşma, gerekse organizasyon olarak dünyadaki değişime göre hareket etmeleri şart. Özellikle Endüstri 4.0 ile birlikte şirketlerde ve dünyada yönetim şekli değişiyor. Benim amacım şirketleri bu değişime daha kurumsallaşmanın başındayken adapte etme yönünde bir çalışma idi. Süreç de öyle gelişti. Şu an Türkiye’nin değerli ve önemli firmalarında Yönetim Kurulu Üyesi veya Yönetim Kurulu Danışmanı olarak çalışıyorum.

Yönetim Kurulu Üyeliği veya Danışmanlık hizmeti verdiğiniz firmaların önemli bir çoğunluğu otomotivdir sanırım…

Firmalarımızın üçte biri otomotiv. Çalıştığım firmaların sektörleri çok farklı. Gayrimenkul yatırım ortaklığından, vagon üretimine, çelik borudan otomotiv yan sanayine ve gümrük müşavirliğine kadar çok çeşitli bir sektörlerdeki firmalarla çalışıyorum.

FİRMALAR İNSANLAR GİBİ

Firma dediğimiz aslında bir organizma. Sektörler ne kadar farklı olursa olsun firmalar birbirine benziyor. Genel durumu, organizasyonu, iş yapış şekli, verimliliği hemen hemen bütün yapı ortak. Sadece üretilen mal veya hizmet farklı. Diğer taraftan ise her firma birbirinden farklı. Birbirinin aynısı olan iki firma dünyada yok. Firmalar da aynı insanlar gibi. Dolayısıyla ortak bir elbise yok! Eğer aynı elbiseyi tüm firmalara giydirmeye kalkarsanız kimisine bol, kimisine dar gelebiliyor. O yüzden de her firmaya farklı , terzi işi, butik bir iş yapılması gerekiyor.

Türkiye’de ve dünyada çok çeşitli danışmanlık firmaları var. Bu danışmanlık firmaları bir organizasyon yapısı hazırlıyorlar. Sonra da senin firmanın organizasyon yapısı bu olmalı diyorlar. Bu organizasyon yapısı daha senesi dolmadan iflas ediyor. Biz firmaya uygun kurumsal yapı için uğraşıyoruz.

IPRU’NUN KARAYOLU YOLCU TAŞIMACILIĞINDA FİKİR ÖNDERLİĞİ YAPMASINI HEDEFLİYORUZ

Başka neler yapıyorsunuz?

Bunun yanında ilaveten Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde, İstanbul Sanayi Odası’nda, İstanbul Ticaret Odası’nda görev aldım, almaya devam ediyorum. Öte yandan Uluslararası Karayolu Yolcu Taşımacılığı Birliği’nin (IPRU) 2.5 yıl başkanlığını yaptım. Geçtiğimiz yılın Kasım ayında yapılan genel kurulda başkanlığa üç yıllığına tekrar seçildim. IPRU’nun ağını genişletmeye çalışıyoruz. IPRU’nun ülke ve üye sayısını artırmaya yönelik çalışmalarımız devam ediyor. IPRU’nun örnek bir birlik olması için çalışıyoruz. IPRU’da Avrupa, Asya ve Afrika’da karayolu yolcu taşımacılığında etkili olabilecek, fikir önderliği yapabilecek bir yapı kurmayı hedefliyoruz. Tabii bunlar fahri çalışmalar. Hepimizin ve toplumumuzun sivil toplum örgütlerine ihtiyacı var. Tecrübeli insanların birikimlerini toplum ile paylaşmaları ile toplumun daha da ileri gedebileceğine inanıyorum. Türkiye’nin bu konuda da gelişime ihtiyacı var. Biz de elimizden geldiğince bu gelişime destek vermeye çalışıyoruz.

IPRU’nun şu an kaç üyesi var?

IPRU’ya şu an 17 ülkeden 25 tane kuruluş üye. 5 tane ülke ile daha görüşmelerimiz devam ediyor. Hedefimiz 50 ülkede olmak. Tabii 50 ülke çok kolay değil. Süreç gerektiriyor.

İSTANBUL’DA İKİNCİ EL OTOBÜS MERKEZİ KURMAYI HEDEFLİYORUZ

IPRU’nun ikinci el otobüs merkezi projesi vardı?

Evet. İstanbul’da ikinci el otobüslerin satılacağı bir Sürekli Mezat Merkezi kurma projemiz var. Bu merkezden üye ülkelerdeki kuruluşlar da faydalanabilecek. Bu projeyle Türkiye ikinci eldeki biriken araçlarını ihracat yoluyla gelire çevirecek. Yerine yeni 0tobüsler üretileceği için devletin vergi avantajı da olacak. Ayrıca Türkiyemiz’deki otobüs filosu da bu yolla yenilenecektir. Konuyla ilgili ve lokasyonla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Bu merkeze özellikle Afrika, Ortadoğu ve Doğu Avrupa ülkelerinden çok fazla talep olacağını düşünüyoruz.

BEN BİR İNSANIN KENDİSİNİ TAMAMIYLA KIZAĞA ÇEKMESİNİ DOĞRU BULMUYORUM

Uzun yıllar çalıştıktan sonra birçok insan bir sahil kasabasına yerleşmeyi ve balık tutmayı hayal eder. Sizin hiç böyle bir düşünceniz olmadı mı?

Ben balık yemeyi balık tutmaktan daha çok seviyorum. Belki o yüzdendir. İşin şakası bir yana ben insanların bu olgunluk döneminin daha verimli ve faydalı olacağını düşünüyorum. İş hayatına daha fazla katkıda bulunabileceğini düşünüyorum. Bir de ben bir insanın kendisini tamamıyla kızağa çekmesini doğru bulmuyorum. Biliyorsunuz duran teknenin altını yosun bağlar. O yüzden de teknenin hareket etmesi yani çalışması gerekiyor. Dolayısıyla ben iş hayatındaki insanların böyle davranmasının daha doğru olduğuna inanıyorum. Hayat tarzım, çizgim, geleceğe yönelik stratejilerim hep böyle idi. Allah da isteğime göre verdi. Sağlıklı bir şekilde bunları yapmaya çalışıyorum. Örneğin Mimar Sinan’ın en büyük eserleri ustalık dönemine aittir. Türkiye ve Türk insanı olarak yapacağımız daha çok iş var. Ayrıca ben çalışmayı da seviyorum. Türk insanının çok fazla çalışması gerektiğini düşünüyorum. Biz dünya ekonomisinde 17. sıradayız. Bizim ilk 10’a girme hedefimiz var. Çok basamak atlamak gerekiyor. Bunun için de hepimizin çok çalışmaya ihtiyacı var.

Anadolu Isuzu ile bir bağlantınız kaldı mı?

Hayır. Ama gönül bağlantım var tabii. Ve hep de sürecek!

Ne kadar çalışmıştınız?

37 yıl.

TÜRKİYE’DE OTOMOTİVDE BENİM GİBİ HEM SATIŞ HEM DE PAZARLAMADA YÖNETİCİLİK YAPAN ÇOK AZDIR

Anadolu Isuzu’ya nasıl başladığınızın hikayesini kısaca anlatır mısınız?

Ben İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği Bölümü mezunuyum. Uçak Mühendisliği Bölümü’nde öğrenciyken de otomotive ilgim vardı. Hatta otomotiv ile ilgili seçmeli dersler alırdım. Üniversite bitince o zamanki adı Anadolu Otomotiv olan Anadolu Grubu’na başvurdum. Kabul edildim. Ben başladığımda Anadolu Otomotiv o zaman Skoda kamyonetleri üretiyordu. Ben de Skoda kamyonetleri bölümünde işe başladım. O zaman Isuzu yoktu. Kısa bir süre çalıştıktan sonra askere gittim ve geri döndüğümde Isuzu ile Anadolu Grubu Türkiye’de hafif kamyon üretilmesi konusunda el sıkıştı. Ben o zaman ilk projenin Türkiye’de yerleştirilmesi, millileştirilmesi, üretilmesi, dağıtılması süreçlerinin hepsinde yer aldım. Güzel bir proje idi. Daha sonra Isuzu ile Anadolu Grubu ortak oldu, ismi Anadolu Isuzu oldu. Sonrasında borsaya açıldı ve daha sonra da küçük otobüs işine girdi. Otobüsten sonra pick-up işine girdi. Böylece ticari aracın önemli bir kısmında yer alan hem üretim hem satış yapan önemli bir firma konumuna yükseldi. Daha sonra ihracat projesi ile ürettiklerinin ihracatını yapan bir firma konumuna ulaştı. Ben de hemen hemen bu süreçlerin tamamında yer aldım. Farklı roller aldım ama hepsi zevkli rollerdi. Dolayısıyla sıfırdan bir otomotiv firmasında neler yapılır, nasıl gelişir, nasıl üretilir, nasıl satılır, satış , servis ve ihracat teşkilatları nasıl kurulur süreçleriyle ilgili oldukça yoğun bir tempoda çalıştım. Sevdiğim için bu sektöre girmiştim. Üretimde yan sanayi tarafını çok severim. Şu anda da zaten bir takım otomotiv yan sanayi firmalarıyla çalışıyorum. İlaveten bir de satış tarafı var. Satış ve pazarlama tarafı çok daha zevkli. Türkiye otomotiv sanayinde hem üretim hem tedarik hem satış hem de pazarlama tarafında çalışan çok fazla yönetici yok. Uzun yıllar bu işi yapmış benden başka biri belki de yoktur. Dolayısıyla ben Sektörümüz için farklı bir sentez oldum diyebilirim.

ÇOK YOĞUN ÇALIŞTIM, ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM

Anadolu Isuzu size neler kattı?

Çok şey kattı. Çok fazla şey öğrendim. Birincisi Türk sanayini öğrendim. İkincisi Türk ticari hayatını öğrendim. Üçüncüsü insanlar nasıl yönetilebilir, iyi yönetim nedir, kötü yönetim nedir, İkisini de gördüğüm için ikisini de öğrendim. Bir firmanın büyümesinde ve gelişmesinde nelerin yapılması, nelerin yapılmaması gerektiğini öğrendim. Çok güzel dostluklar ve arkadaşlıklar edindim. Çok sayıda insanla birlikte iyi ilişkilerin nasıl götürülebileceğini öğrendim. İyi ilişki nasıl kurulur, yurtdışında bir zincir nasıl kurulabilir, bayi teşkilatı, servis teşkilatı, yedek parça tedariki nasıl yapılır, nasıl yönetilir bunları öğrendim. Tepe Yöneticilerinin , Yönetim Kurullarının neleri yapması , neleri yapmaması gerektiğini öğrendim. Tüm bunların da şu anki iş ve yönetim tarzıma çok büyük katkıları var. Ama çok yoğun çalıştım. Bazı günler 16-18 saat çalıştım. Aynı gün içinde Japonya’ya ya da Tayland’a gidip toplantı yapıp dönmenin mümkün olduğunu da gördüm. Bunun için çok emek sarf ettim ama gelişmek için de emek vermek gerekiyor. Ve yaptığınız işi aşkla yapmanız gerekiyor!

BEN MARKAYI LİDER MARKA YAPMAYI BAŞARDIM

37 yıl bir firmada çalışmak kolay değil. Nasıl başardınız?

Bunu tek başına değil tabii ekibimle birlikte yaptım. İyi ekip kurarsanız ve ekip de size inanırsa başarılı oluyorsunuz. Ben Isuzu markasını ticari araçta 3-4 markadan biri yapabildim. Nerde bir toplantı olsa konuşmacılar mutlaka konuşmasının bir yerinde Isuzu’dan bahsederler. Bu doğru işler yaptığımızı gösteriyor. Hayatın çoğu belki öyle ama iş hayatı başarı üzerine kurulu. İş dünyası ile ilgili kimi okursanız okuyun, kimi dinlerseniz dinleyin hep başarı hikayeleri anlatılır. Başarısızlık hikayeleri anlatılmaz. Çünkü başarısızlık pirim yapmaz. İkinciyi kimse hatırlamaz. Doğru işler yapmışız  ki, süremiz doluncaya kadar başarıyla kaldık ve iyi bir şekilde uğurlandık.

OTOBÜS SEKTÖRÜ İLE BİR AİLE GİBİ OLDUK

En çok hangi aracı satmayı seviyordunuz? Otobüs mü, kamyonet mi?

Otobüsü de kamyoneti de pick-up’ı da satmayı seviyordum. Ben satışı seviyorum. Ancak şöyle bir durum oldu. Otobüs sektörü nispeten diğerlerine göre daha dar. Dolayısıyla orada çok öne çıktık. Çok öne çıkınca da hem Isuzu olarak hem de kendi adıma çok iyi araç satmaya başladık. Durum böyle olunca da rekabette bir adım öne geçtik. Son 1-1.5 yıl haricinde otobüste çok fazla öndeydik. Bunu büyük otobüste olmadığımız halde başardık. Isuzu’nun en büyük dezavantajı büyük otobüste olmamasıydı. Toplu ulaşım bile son 6-7 yılın getirisi Isuzu’ya. Dolayısıyla segmentin bir kısmında olup çok iyi satış adetlerine ve sadık müşteri portföyüne ulaşmak kolay bir şey değildi. Biz onu becerdik. Dolayısıyla bu durum benim  ve Isuzu markasının otobüste daha popüler olmamızı sağladı. Otobüs sektörü ile bir aile gibi olduk. Bugün bile Türkiye’nin neresinde hangi filo, hangi markayı alıyor onu biliyorum. Tüm markaların biliyorum. Nerede hangi marka önde bunu da biliyorum. Bir yerde bir ihale varsa kimin alma şansı daha fazla bunu biliyorum. Bunun iki nedeni var: Birincisi sektör çok büyük değil. Yani otomobil segmenti gibi büyük değil. İkincisi benim sektörün içinde değerli bir konuma ulaşmış olmam.

ISUZU OLARAK BİR BAŞARI HİKAYESİ YAZDIK

Anadolu Isuzu şehirlerarası otobüs işine girmeyi düşündü mü?

Isuzu, büyük otobüse toplu ulaşımda girdi ama şehirlerarasında girmedi. Girmeyi de düşünmedi. Şehirlerarasında bir tane başarı hikayesi var. Diğer markaların hepsi Avrupalı markalar. Türkiye’de Avrupalılar dışındakilerin başarılı olma şansı da çok az. Çin malı, Japon malı büyük otobüs üretip, sürekli satılır hale getirmeniz çok zor. Yoka yakın. Bu alanda yerlilerde Temsa’nınki güzel bir başarı hikayesi. Ben hem Türkiye’de hem Avrupa’da hem de ABD’de bu segmentte başarılı olmalarından dolayı kendilerini tebrik ediyorum. Başka bir örnek yok. Olacak mı? Gelmeyi düşünenler var. Türk şehirlerarası otobüs pazarı Avrupalı markalar açısından gelecekte zor bir pazar olabilir. Ama küçük otobüste Isuzu’nun yaptığı da bir başarı hikayesi. Tekrar etmem gerekirse, Isuzu olarak önemli bir başarı hikayesi yazdık.

SERMAYENİN KUTSAL AMACI KAR ETMEKTİR

Türkiye’deki otobüs üreticilerinin sadece iç pazar ile yetinmemesi gerekiyor. İhracat da yapması şart değil mi?

Bilindiği gibi Türkiye, Avrupa’nın en çok otobüs üretilen ülkesi. Burada üretilen otobüsler dünyanın her yerine gidiyor. Türkiye otobüs pazarının iç pazar ile doyması mümkün değil. Otobüs üreticileri için en önemli konulardan biri ihracat. İhracat yapmayan bir firma sadece Türkiye’de üretip Türkiye’de satış yaparak hayatını idame etmesi ve kar etmesi çok zor. Çünkü sermayenin kutsal amacı kar etmektir. İki nedenle kar edilmesi gerekiyor. Biri bugün için, ikincisi de gelecek için. Gelecekte ayakta kalmak ve daha çok büyümek için kar etmek şart. Kimse şöyle bir şey yapmaz: Ben bu yıl bir sektöre gireyim. Bu sene kar edeyim, sonra çıkayım. Sanayide böyle bir şey yok. Hele otomotiv sanayindeyseniz sadık bir müşteri yaratmanız gerekiyor. Bunun için de çok iyi bir yedek parça ve servis ağı kurmanız gerekiyor. Sadece Türk pazarı için üretim hiçbir otobüsçüyü doyurmaz. Bugünlerde bu şekilde ayakta kalan varsa gelecekte olmayacaktır.

OTOBÜSÇÜLER İHRACAT İÇİN AVRUPA, AFRİKA VE RUSYA PAZARLARINI HEDEF ALMALI

Türkiye’deki otobüs üreticileri hangi ülke ya da bölgeleri kendisine ihracat noktası olarak seçmeli?

Avrupa ve Afrika pazarı Türkiye’nin otobüsçülükte büyümesi için çok iyi pazarlar. Çünkü otobüs biraz emek-yoğun bir iş ve Avrupalılar bu konuda çok şanslı değiller. O nedenle Türkiye’de ya da Doğu Avrupa’da otobüs ürettirmek istiyorlar. Yoksa rekabet edemeyecekler. Türkiye bu avantajını kullanmalı. Çok güzel bir yan sanayimiz var. Türkiye çok iyi servis, satış ve yedek parça ağına sahip. İkisi birleşince Türkiye, Avrupa, Afrika pazarında, Asya’nın belli pazarlarında ve pazar tam açılırsa Rusya’da başarılı olma şansı çok fazla.

ELEKTRİKLİ OTOBÜS KONUSUNDA ÖNE ÇIKMAK İÇİN BATARYA İŞİN ÇÖZMELİYİZ

Şu an sektörde en çok konuşulan konuların başında elektrikli otobüsler var. Bu konuda Türkiye’nin şansı nedir? Özellikle batarya konusunda yapılması gerekenler neler?

Türkiye’nin otobüste Ar-Ge’si var. Türkiye’de üretilen otobüslerin tamamına yakını zaten burada tasarlanıyor. Ancak elektrikli araçlar için batarya üretimi konusunda Türkiye’nin ciddi yatırım yapması lazım. Bu konuda en gelişmiş yer Çin. Çinli üreticiler Çin’deki hava kirliliği, fazla enerji tüketimi dolayısıyla elektrikli araçlar konusunda ciddi yatırım yapıyor. Bu konuda en büyük Ar-Ge çalışmasını Çin yapıyor. Gerek Çin’deki üreticiler, gerekse Avrupalı birçok marka da Çin’de üretim yapıyor. Orası bize göre daha avantajlı görünüyor. Türkiye’deki otobüslerin genel kalitesi çok iyi. Eğer batarya işini de çözebilirsek aynı şansa sahip oluruz. Tabi bu çok kolay değil. Türkiye’de batarya üretiminde çok önemli bir birikim yok. Türkiye şu an araştırma safhasında. Araştırmadan geliştirmeye henüz gelemedik. Türkiye’deki üreticilerin hepsinin bir elektrikli ürünü var ama bence henüz yeterli düzeye gelmiş değil.

OTONOM TARAFINDA GELİŞİM ELEKTRİKLİDEN DAHA HIZLI OLACAK

Ya peki otonom araçlar yani otonom otobüsler…

Bence bu konuda bataryadan daha önemli. Ona otonom otobüs demeyelim. Çünkü onun ismi otobüs olmayacak. Başka bir şey olacak. Otobüslerde diğer araçlar gibi yürüyen cep telefonları , yürüyen bilgisayarlar gibi olacak. Otonom olduğu zaman kaza ve benzeri olaylar çok azalacak hatta hiç olamayacak. Çünkü sistemler birbirini tanıyacak ve birbiriyle haberleşecek. Artık günümüzde şehirler de “akıllı şehirler” haline dönüşüyor. Dolayısıyla otonom tarafında gelişimin elektriklin de daha hızlı olacağını düşünüyorum. Otonom araçları içinde oturulup seyahat edilen aletler olarak göreceğiz. Şu anki otobüse benzerliği çok azalacak. Tamamıyla mobil olacak. Hızlı şehirleşme dolayısıyla Ulaşımın büyük bir kısmı şehiriçinde olacak. Dolayısıyla tüm şehrin akıllı olması gerekecek. Bu çok kolay değil. Çok büyük yatırımlar gerekiyor. Ama olmama ihtimali de yok çünkü sistem bu tarafa dönecek. İkinci bir alternatifi yok.

2019 YEREL SEÇİMLERİNDE ADAYLARIN BEYANNAMELERİNDE AKILLI ŞEHİRLER, OTONOM VE ELEKTRİKLİ ARAÇLAR KONUSU OLMALI, OLACAK

Türkiye’nin bu konuda ne yapması gerekiyor?

Bu konuya firmalar buna daha hızlı hazırlanıyor. Özellikle araçlar nasıl akıllı hale gelecek konusu firmaların odaklandığı alan. Tüm otobüs firmalarının Ar-Ge bölümleri buna kamyon, kamyonet firmaları da dahil bunu kurguluyor ve bu konu üzerine konsantre olmuş durumdalar. Dolayısıyla firmalar çok önde gidiyor. Çünkü bu firmaların hepsi batıya ihracat yapıyor. Bu gelişmeyi yapmak zorundalar. Yerel yönetimler buna hazır mı? Değil. Ben şuna inanıyorum: 2019’da yapılacak yerel seçimlerde adayların beyannamelerinde akıllı şehirler, otonom araçlar ve elektrikli otobüslerin yer alması gerektiğini ve yer alacağını düşünüyorum. 2019 sonrası göreve gelecek yeni yerel yönetimlerin bu işi için ciddi kaynak ayırması gerekiyor. Ve bu işin planlı bir şekilde yapılması gerekiyor. Stratejilerin belirlenmesi ve bunun bütçelenmesi lazım. Çünkü bunlar ciddi bütçeler istiyor. En fazla 10 yıl içinde özellikle şehiriçi taşımacılıkta akıllı araçların oldukça yaygın bir şekilde kullanılacağını düşünüyorum. Başka şansımız yok. “Bu bir lüks yapsak da olur yapmasak da” diyemeyiz. Bu bir ihtiyaç ve mutlaka yapılmalı. Başka bir şansımız olmadığına göre bu tarafa dönüşümün planlı bir şekilde yapılması gerekiyor. Bu konuda yerel yönetimlere ve ilgili bakanlıklara çok önemli görevler düşüyor.

2018 YILI 2017’YE BENZER, 2019 DAHA İYİ OLUR

Son olarak şu anki Türkiye otobüs pazarını değerlendirir misiniz? Geleceğe yönelik öngörüleriniz nelerdir?

2018’in 2017’nin benzeri bir yıl olacağını düşünüyorum. Çok fazla toparlanma olacağını düşünmüyorum. Şu nedenle: Türkiye’nin şehirlerarası ulaşımını da şehiriçi ulaşımını da etkileyen en önemli faktör turizm. Bakıldığında turizm sektörü iyi değil. Turizm sektöründeki taşımacıların yatırım kararı alırken temkinli olacağını düşünüyorum. Turizm sektörü bu yıl daha iyi olacak gibi görünüyor ama araç alımı için temkinli olacaklardır. Öte yandan toplu ulaşım sektörü 2019’daki yerel seçimlerin de etkisi ile biraz hareketli olacaktır. 2018, geçtiğimiz yıl ile benzer bir yıl olur düşüncesindeyim. Benim beklentim 2019 daha iyi bir yıl olur. Bu yıl turizm sektörü daha iyi olursa 2018 sonuna doğru ve 2019 başında turizm sektöründekiler önemli oranda araç alımı yapabilirler. Toplamda 2018, 2017’den daha iyi bir yıl olabilir ama çok büyük hareketlilik beklemiyorum. 2019 daha iyi olur.

Etiketler :