İşte lojistikçinin gündemindeki konular… UTİKAD Başkanı Emre Eldener anlattı

İşte lojistikçinin gündemindeki konular… UTİKAD Başkanı Emre Eldener anlattı

ÖZEL RÖPORTAJ -Türkiye taşımacılık ve lojistik sektörünün önemli meslek örgütlerinden Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği’nin (UTİKAD) Başkanı Emre Eldener ile www.yesillojistikciler.com olarak sektörün öne çıkan konuştuk. Lojistik ve taşımacılık sektörünün gündeminde olan konuları UTİKAD Başkanı Emre Eldener, şöyle sıraladı: Kapıkule’de yaşanan TIR kuyrukları, transit yüklerin fiziksel kontrolü, hava kargoda CIF uygulaması, TİO Yönetmeliği, İstanbul Havalimanı, antrepolar, it

TIR KUYRUKLARI DIŞ TİCARETLE UĞRAŞAN HERKESİ ETKİLİYOR

Size göre Türkiye lojistik sektörünün bugünlerde öne çıkan 5 önemli konusu nedir?

Birinci konu; ihracat gümrüklerindeki tıkanıklıklar. Özellikle dünyanın en büyük kara gümrüğünden biri olan Kapıkule’de iki güne varan beklemeler yalnızca lojistik sektörünü değil tüm ihracatçıları daha doğrusu dış ticaretle uğraşan herkesi olumsuz etkiliyor. Ben yakın zamanda otomobille Bulgaristan’a gittim. Edirne’nin merkezinden başlayıp Kapıkule’ye kadar uzanan 15 kilometreye varan TIR kuyruğunu gördüğünüz zaman bu konudaki olumsuzluğu hissedebiliyorsunuz. Aynı şey Bulgaristan tarafında da yaşanıyor. Yani ithalatta da araçlarımız gecikiyor. Bir TIR şoförü bu tecrübeyi iki defa yaşasa mesleği bırakabilir. Nitekim uluslararası nakliye tarafında 35 yaş altı şoför bulmakta ciddi bir sıkıntı yaşanıyor. Bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Çünkü transit süreleri kısaltırsak teslimatlar anlamında Türkiye’yi çok daha rekabetçi hale getiririz. Sınır kapılarında yaşanan beklemeler sevkiyatları geciktiriyor ve pahalı hale getiriyor. Biz bu konuda Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) ile ortak çalışıyoruz. Zaten tek ses olarak hareket etmek gerekiyor. Fakat biz UTİKAD olarak bu konuyu 4-5 bakanlığı birden ilgilendirdiğini ve artık bakanlar üstü bir konu olduğunu düşünerek en üst düzeyde Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay nezdinde de gündeme getirdik. Kendisine konuyla ilgili bir dosya ilettik, örneklerle anlattık. Bu konu ilerleyen zamanlarda tam olarak çözülmese bile olumlu bir yol alınacağını düşünüyoruz.

Kapıkule’de yaşanan uzun TIR kuyruklarının nedeni sizce Türkiye’den mi Bulgaristan’dan mı kaynaklanıyor?

Bana göre bu sorun iki tarafta da oluşan problemlerden kaynaklanıyor. Gümrüksüz mazot alımı için oluşan kuyruklar, gümrükteki muameleler için geçen süre, belki pompa sayısının yetersiz olması, son zamanlarda yaşanan mülteci sorunu nedeniyle ekstra güvenlik önlemlerinin alınması ve benzeri konular… Bu bahsettiğim bütün süreçlerde İçişleri Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı gibi çok farklı bakanlıkların görev alanları var. Burada sorunun çözülmesi için sadece Türk tarafının değil, aynı çalışmanın Bulgaristan tarafında da yapılması gerekiyor. Bu konuda geçen aralıkta Sabancı Üniversitesi çok farklı simülasyonlar uygulayarak çalışmalar yaptı. Bunları da yetkililerle paylaştık.

Sizce TIR kuyrukları yatırımları da etkiler mi?

Bu sorun yatırımcıların Türkiye’ye yatırımlarını dahi etkileyebilir. Çünkü burada üreteceği bir parçanın Avrupa’daki bir noktaya teslimat süresini hiçbir şekilde elinde tutamayacağını gören bir yatırımcı, Türkiye yerine Balkanlarda yatırım yapmayı tercih edebilir.

TRANSİT YÜKLERİN FİZİKSEL KONTROLÜ

Devam edecek olursak gündeminizdeki diğer konular nelerdir?

İkinci konumuz Türkiye üzerinden yapılan transit yüklemeler. Gerek limanlarda yapılanlar gerekse liman+karayolu ya da karayolu+karayolu olarak yapılan transitlerde genel olarak malların fiziksel kontrol şartı var. Yani gelen mallar transit olmasına yani Türkiye’ye hiç giriş yapmayacak olmasına rağmen gümrük tarafından fiziksel olarak kontrol ediliyor. Biz bir ihbar olmadığı takdirde sadece evraksal bazda kontrollerin yapılmasının daha iyi olacağını düşünüyoruz. Zira mal Türkiye’ye girmeyecek ve malın fiziksel olarak kontrolü süreçlerin gecikmesi demek. Çünkü bizzat gümrük memurlarının bu işi yapması gerekiyor. Zaten sınırlı sayıda olan gümrük memurları bir de bu işlerle ilgilenmek zorunda kalıyor ve bizim ihracat kapılarımızdaki işlemlerimizin gecikmesine neden oluyor. Bunlara ek olarak maliyet dezavantajını da beraberinde getirdiğinden dolayı dünyada Türk limanlarının veya gümrüklerinin transit aktarmalarda daha az kullanılacağı anlamına geliyor. Yani biz belki de bu yüzden Yunanistan’ın Pire Limanı’na, Mısır’ın Port Said Limanı’na iş kaybediyoruz. Hâlbuki Mersin’de veya İzmir’de bu transitleri armatörler nezdinde çok rahatlıkla yapabiliriz. Öte yandan ihracat ayağında gümrüğün 3 vardiya çalışması planı var. Bunun kısa süre içerisinde yürürlüğe gireceğini ve çok faydası olacağını düşünüyoruz. İhracatın önündeki engelleri kaldırmaya çalışıyoruz.

“İSTANBUL HAVALİMANI BİZE BAŞKA İMKÂNLAR GETİRECEK”

Üçüncü konumuz yeni havalimanına geçiş. 29 Ekim’de bir açılış olsa da gerçek anlamda geçiş 31 Aralık’ta gerçekleşecek. 31 Aralık günü UTİKAD üyelerini çok yakında ilgilendiriyor. Çünkü biz UTİKAD olarak Türkiye’deki hava kargo trafiğinin belki yüzde 95-96’sı gibi neredeyse tamamını elleçleyen bir üye yapısına sahibiz. Bu nedenle gerek İGA’yla gerek havayollarıyla doğrudan ve birebir irtibat halindeyiz. Yeni kargo acentesi binası yapıldı. Yer tahsisleri başladı, sözleşmeler imzalanıyor. Yılsonu itibariyle acenteler kiraladıkları ofislerde kendi personelleriyle işlemlerini yapmaya başlayacaklar. İstanbul Havalimanı bize başka imkânlar da getirecek. Birincisi şu anda Atatürk Havalimanı’nda slot sıkıntısı var; yani havalimanı maksimum kapasitede çalıştığından ötürü yeni uçuşlara izin verilemiyor. İstanbul Havalimanı’nın devreye girmesi ile birlikte yer ve slot imkanları aratacak. Karşılıklılık ilkesinden dolayı Türkiye’ye uçmak isteyen havayollarına yer ve slot imkânı sunulabilecek. Örneğin Çin’de Türk havayollarına da çok daha fazla hedef ve çok daha sık uçma imkânı verilecek. Bu yeni havalimanında arzı artıracak ve bu arzla birlikte yeni havayollarının Türkiye’ye uçuşuyla birlikte rekabet artacak. Bunun fiyatlara ve hizmete yansıyacağını düşünüyorum. Yani bu işten İthalatçılar ve ihracatçılar orta vadede kesinlikle karlı çıkacaklar. Bunu tabii ki zaman gösterecek ama bizim tahminlerimiz bu yönde.

Dördüncü konumuz; Türkiye’de 1000’e yakın antrepo var. Bunların 580’i C belgeli ve Türkiye’deki antrepolara gelen mallar için gümrük vergisinin belli bir oranında teminat verilmesi gerekiyor. Bunu ya ithalatçı yapıyor ya da antrepo işleticisi yapıyor. Baktığımızda bu da tüm antrepo işletmelerine kaba bir hesapla 3 milyar TL’lik teminat mektubu şartını getiriyor. Hâlbuki zaten her bir antrepo açılışta 100 bin Euro teminat, buna ek olarak 75 bin Euro da götürü teminat vermiş. Yani antrepoların 175 bin euro’luk teminatları gümrük nezdinde saklı tutuluyor. Bunun üzerine tekrardan başka teminatlar istemek şu anda finansal piyasalardaki teminat mektubu sıkıntısını daha da artırıyor.

Şimdi döviz bazında gelen mallarda biz TL teminatı verdik. Sonra döviz artışlarıyla bizim teminatlarımız eridi. Teminat bulamayınca da antrepolarımız boş kalıyor ve ithalatçı da malını indirecek yer bulamıyor. Bu problemin çözüleceğini Ticaret Bakanlığı’ndan bize iletilen taslakta gördük. Önümüzdeki süreçte yasalaşacağını, antrepolara ve ithalatçılara büyük kolaylık sağlayacağını düşünüyorum. Bu en azından antrepolardan mal çekerken ithalat işlemlerinin de ucuzlayacağı anlamına gelir.

HAVA KARGODA CIF KONUSU

Son yani beşinci konu nedir?

Beşinci konumuz hava kargoda CIF. Bununla ilgili bedel üzerinden vergilendirme yapılıyordu. Yani malın kendi maliyeti üzerine sigorta maliyetini ve navlunu ekleyerek ortaya çıkan bedelin vergilendirilmesi yapılıyordu. Örnek vermek gerekirse; havayollarının kendi içerisinde kullandığı bir kitap var. Bu havayollarının kendi içerisinde birbirlerine yük verdikleri zaman kullanmaları için oluşturulan bir referans kitap. Kimse kullanmıyor bunu. Örneğin o kitapta Şangay-İstanbul navlunu kilo başı 8 dolardır ama aslında biz kilo başı 3 dolara Şangay’dan İstanbul’a mal getiririz. Gümrük bizim ibraz ediyor olduğumuz navlun faturasını dikkate almayıp, kitaptan bakarak 8 dolar x 300’den 2 bin 400 dolar ekliyor. Yani gümrük yıllarca ödenmemiş bir navlunun vergisini tahsil etti. Burada çok büyük bir haksızlık söz konusuydu. Bu durum çözüldü. Artık navlun faturaları üzerinden navlun rakamı toplam mal bedeline eklenerek vergilendirme yapılıyor. Bu konuda UTİKAD gerçekten çok ciddi çalışma yaptı. Gerek Gümrük Müşavirleri Derneği’nden gerek dış ticaret firmalarından çok teşekkür aldık. 

“1 OCAK 2019 İTİBARİYLE TİO YÖNETMELİĞİ DEVREYE GİRİYOR”

Bu saydığınız beş konu dışında başka öne çıkan ve sizin için önemli olan var mı?

Diğer bir konumuz sektörün özellikle taşıma işleri organizatörlerinin legalize edilmesi yönündeydi. Bu nokta da taşıma işler organizatörleri yönetmeliği hazırlandı. Biz bunu kombine taşımacılık ve tehlikeli maddeler genel müdürlüğü ile birlikte çalışarak hazırladık. Ortaya sektörün genel olarak kabul ettiği bir taslak çıktı. O da zaten yönetmelik olarak karşımıza geldi. 1 Kasım itibariyle devreye girdi. Burada taşımacılık işleri organizatörleri bir R belgesi alacaklar. Bu R belgesinin bedeli daha önce inanılmaz yüksek olan 438 bin TL’ydi. Biz bunu bakanlıkta yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde 150 bin TL’ye kadar indirdik. 1 Ocak 2019 itibariyle Taşıma İşleri Organizatörleri (TİO) Yönetmeliği devreye sokulacak. TİO olarak çalışmak isteyen firmalar da eğer geçmişte R belgeleri yoksa 150 bin TL ödeyerek bu belgeye sahip olacaklar ve devlet nezdinde de legalize edilecekler.

“ANTREPOLARDA HAREKETLİLİK BAŞLADI”

İthalatın azalması konusu da gündeme çok geliyor. Sizce bu neden kaynaklanıyor?

İthalattaki azalma tamamen döviz kurlarıyla ve piyasanın oluşmaması nedeniyle oluyor. Çünkü insanlar kaça satacaklarını bilemedikleri malı antrepolardan çekmediler. Ancak geçen hafta itibariyle gerçek anlamda antrepolardan mallar çekilmeye başlandı. Yavaş yavaş piyasa şekilleniyor ve stoklarda mal kalmadığı için herkes malını kullandı. Birçok antrepo malzemelerin yoğunluğu nedeniyle tamamen kilitlenmiş ve mal kabul edemez durumda. Bunun üzerine bir de demin bahsettiğim teminat yükümlülüğü gelince zaten teminatlar dolmuş vaziyette yani antrepo da ağzına kadar dolu. Ne teminat nedeniyle mal alabiliyor ne de ithalat yapılmadığı için depolarda yalnızca ardiye masrafı oluşuyor ve her şey duruyor. Bu hafta antrepolarda hareketlilik başladı. Ben bunun sürekli olmasını ümit ediyorum.

“İHRACAT NAVLUNLARI İTHALAT OLMADIĞINDAN ÖTÜRÜ ÇOK YÜKSELDİ”

Şu anda özellikle kara nakliyede başka bir problemle karşı karşıyayız. İhracat navlunları ithalat olmadığından ötürü çok yükseldi. Öyle müşterilerimiz oluyor ki “Yeter ki benim malımı bugün çıkart, ben sana dönüş navlununu da ödeyeceğim.” Veyahut dönüş yükünü hiç bulamayıp, araçlarını boş getirerek ciddi miktarda zarar eden meslektaşlarımız oldu. İthalat-ihracat dengesizliği lojistik sektörünün genel anlamda çok sevdiği bir durum değildir. İhracatta normal şartlarda araç başı Avrupa yüklerinde ödeyecekleri fiyatın şu an 1000 euro fazlasını ödüyorlar. İhracat pahalanmış ve buna nakliyeciler olarak bizim yapabilecek hiçbir şeyimiz yok. Çünkü piyasa böyle.

Karayolu ithalatta şu an para kazanmak mümkün değil. İhracatta kar ediyorsunuz kısmen ithalatı kompanse ediyorsunuz. Ayrıca dövizin yükselmesi nedeniyle sizin TL giderleriniz geçici bir süre için belki azalıyor. Fakat sonuçta enflasyon söz konusu olunca ilk maaş ayarlamasında o kazanımlar hızlıca ortadan kalkıyor. Döviz kurları nezdinde piyasada bir güven açığımız var. Bu açığı kapatırsak ben daha fazla alışveriş olacağını düşünüyorum.

“LOJİSTİK PERFORMANS ENDEKSİ’NDE KESİNLİKLE İLK 20’DE OLMALIYIZ”

Türkiye’nin Dünya Bankası Lojistik Performans Endeksi’ndeki yerini değerlendirmenizi istiyorum. Bu yıl açıklanan endekste Türkiye 47. sırada yer aldı. Sizce Türkiye kaçıncı sırada olmalı?

Gerçek manada olmamız gereken yerde değiliz. Biz ilk 15’lere girmeyi beklerken 2018’i 47.sırada tamamladık. Kesinlikle ilk 20’de olmamız lazım. Çok acil önlemler alınması, Türkiye’de lojistik süreçlerin daha verimli hale getirilip, maliyetlerinin düşürülmesi gerekiyor. Bu bir anket ve objektifliği tartışılabilir ama etkisi fazla. Yatırımcı bu endekse mutlaka bakar diye düşünüyoruz. Bunu hükümet de böyle görüyor. Olabildiğimiz kadar yukarıda olmamızın mutlak suretle faydası olacaktır. Adil bir performans endeksi çalışması yapılabilmesi için UTİKAD olarak Lojistik Performans Endeksi’ni yapanlara ve hükümete öneriler götürdük. Ben bu öneriler ışığında önümüzdeki yıllarda daha sağlıklı birtakım anketler yapılacağını düşünüyorum.

“İSTANBUL HAVALİMANI OFİS KİRALARINI TL’YE ÇEVİRELİM”

Bir konuşmanızda İstanbul Havalimanı’ndaki ofis kiralarının yüksekliğinden bahsetmiştiniz.

Metrekaresi 100 euro aylık kira ödeyeceğiz. Paris’te en merkezi yerlerde metrekaresini 100 euroya yani 700 TL’ye birçok yer kiralarsınız. Biz ise bir havalimanının herhangi bir binasının içinde 15-20 metrekarelik bir ofisi bu paraya kiralıyoruz. Bunu en azından TL’ye çevirelim dedik.  Şu ana kadar olumlu sonuç alabilmiş değiliz.

“GELECEĞİN LOJİSTİĞİ ZİRVESİ İLE İLGİLİ KONTENJANI İKİ GÜN ÖNCEDEN DOLDURDUK”

Son olarak Eylül ayı içinde UTİKAD olarak Geleceğin Lojistiği Zirvesi’ni düzenlediniz. Lojistikçilerin ilgisi bir hayli fazlaydı. Zirveyi gelenekselleştirmeyi düşünüyor musunuz?

Her ne kadar piyasalarda yangın olduğunu falan konuşuyor olsak da bizim düzenlediğimiz Geleceğin Lojistiği Zirvesi para verilerek girilen bir organizasyondu. Çok büyük talep aldık. İki gün önceden kontenjanı doldurduk. Bu, insanların geleceğe yönelik hem strateji oluşturma hem de merak etme açısından çok ciddi bir ilgi oluşmasının göstergesi. Sektörü insan hatasını en aza indirmek için makinelerin daha çok devreye girmesi gerektiğini düşünüyoruz. Genel anlamda dijitalleşme, otomatikleşme ileride bizim iş yapma şeklimizin merkezinin oluşturacak. Bu organizasyonu gelenekselleştirmek istiyoruz. Çünkü zirvedeki sponsorlarımız da inanılmaz memnun kaldılar. Tahminen önümüzdeki sene de bu organizasyonu yapacağız.

Etiketler :