“Tedarik Zinciri Korumacı Politikayla Yeniden Şekillendiriliyor!”

“Tedarik Zinciri Korumacı Politikayla Yeniden Şekillendiriliyor!”

ÖZEL RÖPORTAJ - Küresel lojistik sektörünün büyümeye devam ettiğini söyleyen FIATA Başkanı Turgut Erkeskin, “Halihazırda 11 trilyon dolar seviyesinde olan sektör büyüklüğünün 2030 yılına kadar 18 trilyonu doları aşması bekleniyor” dedi.

turgut-erkeskin.jpg

Geçtiğimiz aylarda lojistik sektörünün dünyadaki en önemli federasyonlarından biri olan Uluslararası Taşıma İşleri Organizatörleri Dernekleri Federasyonu (FIATA) Başkanlığına Turgut Erkeskin seçildi. Uzun yıllar FIATA Başkanlık Divanı’nda Kıdemli Başkan Yardımcılığı görevinde bulunan Turgut Erkeskin, Türkiye lojistik sektörünün en önemli sivil toplum kuruluşlarından biri olan Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği’nin  (UTİKAD) de Başkanlığını yapmıştı. Lojistik sektörünün önde gelen isimlerinden biri olana ve sektöründeki gelişmeleri çok yakından takip eden Turgut Erkeskin ile dünya ve Türk lojistik sektörü üzerine konuştuk. İşte Yeşil Lojistikçiler olarak FIATA Başkanı Turgut Erkeskin’e yönettiğimiz sorular ve kendisinin sorularımıza verdiği cevaplar…

“FIATA, DÜNYANIN EN BÜYÜK LOJİSTİK FEDERASYONU”

Öncelikle yakın zamanda Uluslararası Taşıma İşleri Organizatörleri Dernekleri Federasyonu (FIATA) Başkanlığına seçilmenizden dolayı tebrik ediyorum ve başarılar diliyorum. FIATA’nın yapısından dünya lojistik sektöründeki etkinliğinden ve lojistik sektörünün gelişimine yönelik yaptığı çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

Çok teşekkürler; ekim ayında başkanlık görevini üstlendiğimden bu yana lojistik basını yoğun bir ilgiyle ve haber desteğiyle hep yanımızda yer aldı. Ben de bu ilgi ve destek için sizin nezdinizde sektörel basına teşekkür ederim. FIATA Başkanlığı büyük bir onur ancak bir o kadar da büyük bir sorumluluk. Önümüzdeki iki yıl boyunca bu sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirmeye çalışacağım.

FIATA, 1926 yılından bu yana faaliyette olan çok köklü bir kurum. 150 ülkeden yaklaşık 190 derneğin üye olduğu çatı kuruluş olarak faaliyet gösteriyoruz. Toplamda 40 bininn üzerinde taşıma işleri organizatörünü temsil eden dünyanın en büyük lojistik federasyonu konumundayız. Bu küresel networkümüzün gücüyle lojistik sektörünün geleceğini şekillendirme potansiyeline sahip olduğumuza inanıyorum.

FIATA olarak, tüm dünyada üyelerimizi en iyi şekilde temsil ederek haklarını tanımlayıp koruma hedefiyle faaliyet gösterirken aynı zamanda sektörde standardizasyonu sağlayarak ve dijitalleşme odağında yenilikçi uygulamalar geliştirerek sunulan hizmetin kalitesini artırmayı amaçlıyoruz.

FIATA Başkanlığına seçilme sürecinizi anlatabilir misiniz?

FIATA Başkanlığı, organizasyon bünyesinde çeşitli kademelerde gerçekleştirdiğim yaklaşık 15 yıllık aktif faaliyetlerin sonucunda gelen bir unvan oldu. FIATA, küresel varlığı, etki alanı ve lojistik sektörü için sunduğu potansiyel gelişim fırsatlarıyla beni her zaman çok etkileyen bir yapı olmuştu ve bu sektöre gönül vermiş biri olarak mutlaka bu yapının bir parçası olmam gerektiğine inandım.

FIATA bünyesinde ilk olarak 2010 yılında Denizcilik Çalışma Grubu Üyesi olarak görev almaya başladım. Ardından 2013 yılında FIATA Genişletilmiş Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığını üstlendim. 2014 yılında UTİKAD Başkanlığım döneminde 52. FIATA Dünya Kongresi’ne İstanbul’da ev sahipliği yaptık ve bu büyük organizasyonun altından başarıyla kalkarak Türk lojistik sektörünü en iyi şekilde temsil ettik.

Daha sonra 2015 yılında FIATA Avrupa Bölge Başkanlığı, 2017 yılında da Yönetim Kurulu Kıdemli Başkan Yardımcılığı görevlerini üstlendim. Ekim ayında Brüksel’deki FIATA Dünya Kongresi’nde gerçekleştirilen seçimlerde de önümüzdeki iki yıl için FIATA Başkanlığı görevini devraldım.

“MULTİMODAL LOJİSTİK KORİDORLARIN KURULMASINA VE GELİŞTİRİLMESİNE ÖNCÜLÜK ETMEK İSTİYORUZ”

FIATA Başkanı olarak ne gibi projelere imza atmak istiyorsunuz?

Yönetim vizyonumuzun temelinde katılımcılık ve işbirliği ilkeleri yer alıyor. FIATA bünyesinde birimler arası iletişimi ve koordinasyonu güçlendirmenin yanı sıra çeşitlilik ve kapsayıcılık prensibiyle tüm üyelerimizin yüksek aidiyet hissettiği ve aktif katılım gösterdiği güçlü bir sinerji ortamı yaratmak istiyoruz.

Önümüzdeki dönemde ana önceliklerimiz arasında uluslararası işbirlikleriyle multimodal lojistik koridorların kurulmasına ve geliştirilmesine öncülük etmek yer alıyor. Strateji tarafında ise en öncelikli konularımızın başında dijitalleşme geliyor. Lojistik süreçlerde uçta uca, hızlı ve güvenli veri alışverişini sağlayacak, standardizasyona, otomasyona ve bilgi güvenliğine dayalı süreç ve çözümlerle hizmet kalitesini ve operasyonel verimliliği artırmak, maliyetleri ve talepleri daha iyi yönetebilmek ve zaman kayıplarını azaltmak için üyelerimize yol göstereceğiz. Özellikle de küçük ve ortak ölçekli forwarderların dijitalleşme yarışında geri kalmamaları için çeşitli projelerle üyelerimize destek olmayı amaçlıyoruz. Örneğin Freight Pay projemizle üyelerimize hızlı ve güvenli bir online ödeme platformu sunarak, bilhassa düşük tutarlı ödemelerde yüksek maliyetleri azaltmayı ve bekleme sürelerini ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Ayrıca FIATA elektronik konşimento kullanımını standart hale getirerek dünya çapında yaygınlaşmasını sağlamak da önceliklerimiz arasında yer alıyor.

“TEDARİK ZİNCİRİ KORUMACI POLİTİKAYLA YENİDEN ŞEKİLLENDİRİLİYOR”

Dünya lojistik sektörünün şu an yaşadığı en önemli 5 kriz sizce hangileri? Krizlerin çözümüne yönelik önerileriniz nelerdir? Sizce bu krizlerden hangileri Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor? Bu konuda Türkiye neler yapmalı?

Lojistik sektörü son yıllarda tedarik zincirleri üzerinde şok etkisi yaratan birçok dış etkiye maruz kaldı. Bununla birlikte yakın zamanda pandemi örneğinde de gördüğümüz gibi ilk bakışta “kriz” olarak adlandırdığımız bu dış gelişmeler aynı zamanda birçok büyüme fırsatını da beraberinde getirebiliyor. Bu nedenle mevcut durumu değerlendirirken krizler nedir diye bakmak yerine sektöre yön verebilecek önemli dış etkenler ya da gündem maddeleri nedir diye bakmak daha sağlıklı olacaktır.

Lojistik sektörünün son yıllardaki en büyük sınavı dış şokların etkisiyle sarsılan tedarik zincirlerinin ihtiyaçlarına alternatif çözümlerle yanıt vermek oldu. Önümüzdeki dönemde de böyle olmaya da devam edecek gibi görünüyor. Dünyada şu anda devam eden savaşlar, politik gerilimler, küresel ekonomik büyümenin yavaşlaması ve yüksek enflasyon ortamı gibi siyasi ve ekonomik stres faktörleri nedeniyle tedarik zincirlerinin korumacı bir politikayla yeniden şekillendirildiğini görüyoruz. Dünya ticareti tek merkezli veya iki kutuplu bir yapıdan çok merkezli bir modele doğru evrildikçe yeni rotaları, çeşitlendirilmiş servisleri ve taşıma modlarını içeren alternatif ticaret koridorlarına ihtiyaç doğuyor. Sektörün bu durumu artık yeni normal olarak benimseyip çok merkezli bir dünyanın gerekliliklerine yanıt verebilecek entegre ve esnek bir iş modelini benimsemesi gerekiyor.

TÜRKİYE İÇİN BÜYÜK FIRSAT!

Tedariğin ve yatırımların coğrafi ve politik olarak yakın ülkelere doğru kaymasına neden olan bu trend Türkiye için de çok büyük bir fırsat olabilir zira Türkiye coğrafi konumu nedeniyle Asya, Avrupa ve Afrika için önemli bir lojistik üst haline gelebilecek potansiyele sahip. Ancak bunun gerçekleşmesi için lojistik altyapı yatırımlarının yanı sıra etkili bir dış politika yönetimi de kritik önem taşıyor.

“SEKTÖRDE NİTELİKLİ İŞ GÜCÜ AÇIĞI GİDEREK ARTIYOR”

Bunun haricinde bana göre lojistik sektörünü bekleyen en büyük tehditlerden biri nitelikli iş gücü açığının giderek artması. Depo personelinden tır şoförlerine ya da gelişen teknolojilere uyum sağlayabilecek operasyon personeline kadar her alanda ciddi bir personel açığı tehdidiyle karşı karşıyayız. Sektörümüzü ve lojistik alanındaki cazip kariyer fırsatlarını gençlere daha iyi anlatarak zihinlerdeki eski ve yanlış algıyı yıkmalı ve donanımlı personel yetiştirecek eğitim programlarıyla bu açığı kapatmaya yönelik girişimlerde bulunmalıyız. FIATA bu alanda çok değerli çalışmalar yapıyor. Firmaların da staj programlarıyla bu çalışmalara destek vermesi ve işbaşında eğitim programlarıyla sektöre nitelikli personel kazandırmaları gerekiyor.

“11 TRİLYON DOLAR SEVİYESİNDE OLAN SEKTÖR BÜYÜKLÜĞÜNÜN 2030 YILINA KADAR 18 TRİLYONU DOLARI AŞMASI BEKLENİYOR”

Dünya lojistik sektörünün şu anki büyüklüğü nedir? Bu büyüklükten en fazla payı alan ülkeler neleri doğru yapıyor? Gelecek 5 yılda dünya lojistik sektörünün ne kadar daha büyüyeceğini öngörüyorsunuz?

Son yıllarda küresel ekonomik büyümede bariz bir yavaşlama söz konusu. Dünya Bankası’nın raporuna göre 2024 yılında yüzde 2,4 oranında büyüme öngörülüyor. Açıklanan rakamlar, son 5 yıllık dönemde son 30 yılın en yavaş büyümesinin yaşandığını gösteriyor. Küresel lojistik sektörü bu yavaşlamadan etkilense de büyümeye devam ediyor. Halihazırda 11 trilyon dolar seviyesinde olan sektör büyüklüğünün 2030 yılına kadar 18 trilyonu doları aşması bekleniyor. Bu pastadan en büyük payı alan ABD, Çin, Almanya ve Singapur gibi ülkelerin en önemli ortak noktaları ise stratejik konumlarının yanı sıra ekonomilerinin büyüklüğü ve güçlü lojistik altyapıya sahip olmaları. Türkiye stratejik konum bakımından zaten çok avantajlı. Küresel lojistik pazarından aldığı payı artırmak için altyapı yatırımlarıyla karayolu, havayolu, demiryolu ve liman kapasitelerini ve modlar arası bağlantıları güçlendirmesi, yatırım teşvikleriyle sektörü desteklemesi ve modern mevzuatlarla taşımacılık süreçlerini kolaylaştırması gerekiyor. Lojistik faaliyetler ticari ve ekonomik büyümeyle doğru orantılı olduğundan üretim ve sanayi yatırımlarına ağırlık verilmesi ve etkili bir dış politika izlenmesi de uzun vadede sektörün büyümesi için önemli unsurlar.

SÜVEYŞ VE PANAMA KANALLARI’NIN ETKİSİ

Süveyş ve Panama Kanalı’nda yaşananlar dünya ticaretini ve lojistiğini nasıl etkiliyor?

Dünya ticaretinin yüzde 90’ı deniz yoluyla tanışıyor. Panama ve Süveyş kanalları da deniz yolu taşımacılığı için en işlek bağlantı noktaları arasında. Bu iki kanaldan yapılan geçişler küresel ticaretin neredeyse yüzde 20’sini oluşturuyor. Dolayısıyla bu iki kanalda trafiğin aksaması küresel ticareti doğrudan etkiliyor.

Panama Kanalı’nda kuraklık ve su seviyesindeki değişiklikler nedeniyle geçtiğimiz yıl ağustos ayından bu yana gemi geçişleri kademeli olarak sınırlandırıldı, Kanaldan günde ortalama 36 gemi geçerken bu rakamın 18’e kadar düşmesi gündemde. Süveyş Kanalı’nda ise yaşanan güvenlik riskleri nedeniyle birçok armatör operasyonları durdurdu ve rotalarını değiştirip yolculuk sürelerini iki hafta kadar uzatan Ümit Burnu üzerinden hizmet vermeye başladı. Kanaldan geçmeye devam eden gemicilik şirketleri ise mücbir sebep ve artan sigorta maliyetleri nedeniyle ek ücretler talep etmeye başladılar.

Gemilerin bekleme sürelerinin uzaması, alternatif rotalar nedeniyle sefer sürelerin artması ve buna bağlı olarak boş ekipmanların azalması, sigorta bedellerinde yaşanan artışlar gibi birçok faktör taşımacılık maliyetlerini önemli ölçüde artıyor. Bu durum navlunlarla ciddi artışlar yaşanmasına neden oluyor. Ayrıca tedarik süreçlerinde dalgalanmalara ve gıda, enerji ve emtia fiyatlarında artışlara yol açabiliyor.

ORTA KORİDORUN AVANTAJI

Türkiye’nin de üzerinde bulunduğu Orta Koridorun diğer koridorlara göre avantajı ve dezavantajı nedir?

Asya ile Avrupa arasındaki bağlantıyı 7000 km’ye indiren orta koridor, kuzey koridora kıyasla daha ekonomik ve hızlı bir alternatif sunuyor. İklim koşulları bakımından avantajlı bir güzergâh sunması ve transit sürelerini kısaltma potansiyelinin yanı sıra demiryolu ağırlıklı olması nedeniyle çevreye etki bakımından en sürdürülebilir rota olarak öne çıkıyor. Ayrıca demiryolu ve karayolu kombinasyonuyla denizyoluna olan bağımlılığı azaltma konusunda da avantajlar sunuyor.

En büyük dezavantajı ise geçtiği ülkeler arası altyapısal eksiklikler ve gümrük geçişlerinde yaşanan bürokratik engeller. Bölgedeki siyasi istikrarın sağlanamaması da ticaret yollarının gelişimini olumsuz etkiliyor. Gerekli altyapı ve bağlantı yatırımları yapılıp gümrük geçişlerini hızlandırmak için doğru adımlar atıldığı takdirde Asya ve Avrupa arasında en cazip ticaret yollarından biri olacağına ve bölgedeki ülkelerin ekonomik gelişimine çok büyük katkı yapacağına şüphe yok.

DİJİTALLEŞMENİN ETKİSİ

Yapay zeka, dijitalleşme gibi konular lojistik sektöründe nasıl bir evrilmeye neden olacak? Lojistikçiler bu gelişimler karşısında neler yapmalı?

Dijitalleşme çağımızın en önemli konu başlıklarından biri ve gelecekte varlığı sürdürmek isteyen firmalar için olmazsa olmazların başında geliyor. Lojistik sektöründe pandemide uzaktan çalışmayla birlikte hız kazanan dijitalleşme süreci halen büyük bir hızla devam ediyor. Dijital dokümanlar, anlık takip sistemleri ve online ödeme platformları gibi dijital çözümler sektörde giderek yaygınlaşıyor ve iş yapış şekillerini değiştiriyor. Yapay zekâ, robotik süreç otomasyonu ve otonom teknolojilerin iş süreçlerine entegre edilmesiyle birlikte operasyonel verimliliği ve hizmet kalitesini daha da artırmak mümkün olacak.

Bununla birlikte, dijitalleşmeyi bir amaç olarak değil bir araç olarak görmek ve gelişen teknolojiyle birlikte hep evrilmeye devam edecek bir süreç olarak yönetebilmek önemli. Bizim sektörümüzde müşteriler, armatörler, hava yolu şirketleri, acenteler gibi çok farklı paydaşlarla sürekli ve anlık bir veri alışverişi söz konusu. Yani lojistiğin dijitalleşebilmesi için farklı arayüzler ve sistemler arasında sorunsuz, güvenli veri aktarımının sağlanabilmesi; tüm paydaşların süreçlerinin uçtan uça ele alınması gerekiyor. Firmaların hem kendi operasyonel süreçlerini hem de paydaşlarının ihtiyaçlarını gözden geçirerek iyi hazırlanmış bir dijital dönüşüm stratejisi oluşturmaları ve teknoloji yaptırımlarını bu bilinçle yapmaları gerekiyor.

Etiketler :