PARİS İKLİM ANLAŞMASI TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLEYECEK?
Paris’te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde çetin müzakereler sonunda 195 ülke nihayet iklim değişikliği ile mücadelede tarihi önem taşıyan Paris Anlaşması’nı imzaladı
Paris’te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde çetin müzakereler sonunda 195 ülke nihayet iklim değişikliği ile mücadelede tarihi önem taşıyan Paris Anlaşması’nı imzaladı. Peki, Paris Anlaşması’nın içeriği nedir? Dünya ve Türkiye için ne anlama geliyor? Bu süreçte bizi ne bekliyor? Yerkürenin ısınmasının 2 derecenin altında tutmak için neler yapmamız gerekiyor? Paris İklim Zirvesi’ni yakından izleyen ve bu alanda 15 yıldır çalışmalar yürüten Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği Başkanı Prof. Dr. Etem Karakaya, Paris Anlaşması’nın Türkiye’de uygulanması için neler yapılması gerektiğine dair önerilerde bulundu. [caption id="attachment_2222" align="alignright" width="193"] Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkanı ve Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli İİBF Dekanı Prof. Dr. Etem Karakaya[/caption]İklim değişikliği ile mücadelede gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için önemli kararların alındığı Paris İklim Zirvesi’ni değerlendiren Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkanı ve Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli İİBF Dekanı Prof. Dr. Etem Karakaya, dünya ülkelerinin mevcut ekonomik yapısı, üretim ve tüketim süreçlerinin şimdiye kadar kabul edilen kalıplarla devam edemeyeceğini açıkladı. Prof. Dr. Etem Karakaya, varılan Paris Anlaşması sonrasında dünya ekonomisinde, siyasette, uluslararası ilişkilerde, işletmelerin ve yatırımcıların gelecek planlarında radikal dönüşümler yaşanacağına dikkat çekti.“DÜNYA BÖYLE GİDERSE ÇOK ISINACAK”Yerkürenin giderek ısındığını ve mevcut politikalarla ilerlenmesi halinde bu ısının mevcut önlemlerle bile 2,7 dereceyi aşacağını söyleyen Prof. Dr. Etem Karakaya, Paris Anlaşması ile dünyanın ısınmasını 2 derecenin daha altında ve mümkün olduğunca 1,5 derece ile sınırlandırılmanın hedeflendiği belirtildi. Bunun iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden dolayı yok olma tehlikesi yaşayan küçük ada ülkeleri ve sürdürülebilir gelecek için de kritik önem taşıdığını aktardı.TÜRKİYE’NİN KARARLILIKLA ALMASI GEREKEN 10 TEDBİRParis Anlaşması sonrası Türkiye’de başta ilgili bakanlıklar olmak üzere kamu kuruluşları, iş dünyası, akademi ve ilgili sivil toplum kuruluşlarına büyük sorumluluklar düştüğünü açıklayan Prof. Dr. Karakaya sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye Paris İklim Zirvesi öncesi iklim değişikliği ile mücadele bağlamında gönüllü olarak, 2030 yılına kadar seragazı emisyonlarını yüzde 21 daha az artırmayı hedeflediğini belirtmişti. Uluslararası finansman desteği sağlanırsa Türkiye’nin daha fazla emisyon azaltımı sağlayabilir.”Prof. Dr. Karakaya Türkiye’nin sera gazı emisyonunu azaltması ve iklime uyum için alması gereken tedbirlere ilişkin şu tavsiyelerde bulundu: Düşük karbonlu ve iklime dirençli bir kalkınma modeli geliştirilmelidir. İklim değişikliği artık kalkınma planlarında merkezi bir rol almalıdır. Paris Anlaşması, 2018 yılında tüm tarafların 2050 ve sonrasına yönelik uzun dönemli düşük karbonlu ekonomiye geçiş planlarını gösterecek ulusal katkı beyanlarını hazırlamalarını istiyor, Türkiye’nin gerçekçi planlar hazırlaması gerekiyor. Türkiye iklim değişikliği olgusunu geleceğe yönelik kalkınma programlarının içinde ana unsur olarak görmelidir. Bu planları hazırlarken, düşük karbonlu ekonomiye geçiş için kendi çabaları ve uluslararası destekle ne kadar emisyon azaltabileceğini detaylı bir şekilde çalışmalıdır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda daire başkanlığı düzeyinde faaliyet gösteren iklim değişikliği birimi orta vadede “Genel Müdürlük” seviyesinde yapılandırılmalıdır. Diğer ilgili bakanlıklarda iklim değişikliği birimi daire başkanlığı seviyesinde yapılandırılmalıdır. Ulusal ölçekte iklim değişikliği ile mücadeleyi esas alacak bir finans mekanizması oluşturulması gerekiyor. Düşük karbonlu ekonomiye geçiş için gerekli olan finansmanın ne tür kaynaklardan sağlanacağı ve hangi alanlarda kullanılacağı belirlenmelidir. Temiz ekonomiye geçiş yolunda yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği konularında teşvikler verilmelidir. Karbon-yoğun faaliyet gösteren işletmeler için “karbonu fiyatlayarak” önleyici enstrümanlar geliştirilmelidir. Sürdürülebilirlik moda bir kavram olmaktan ziyade, kurumlar tarafından içselleştirilmelidir. Aksi takdirde, ilgili işletmeler çağın gerisinde kalabilir, uluslararası ticarette ciddi engellemelerle karşılaşabilirler. Kömüre dayalı yeni yatırımlar konusu, kamu ve özel sektör için artık ciddi ‘yatırım riski’ kapsamındadır. Orta vadede finansman bulma ve ilgili ürünleri pazarlama konusunda ciddi sorunlar yaşanabileceği bilinmelidir. Halkı bilinçlendirecek çalışmalar yapılmalı ve karbon emisyonlarının azaltılmasının Türkiye’nin ve dünyanın geleceği açısından önemine dikkat çekilmeli.PARİS ANLAŞMASI BİZE NE SÖYLÜYOR?Prof. Dr. Etem Karakaya, Paris Anlaşması kapsamında alınan tarihi kararları şu şekilde özetledi: Paris Anlaşması 195 ülke tarafından kabul edilen küresel nitelikte tarihi bir anlaşma özelliği taşıyor. İklim değişikliği için ortak hareket etmenin önemli olduğu ortaya kondu ve tüm taraflar emisyon azaltımı konusunda 2020 sonrası için yükümlülük almayı kabul etti. En önemli nokta ise 2050 sonrası için öncelikle gelişmiş ülkelerin sıfır emisyon sağlayacak tedbirler alması için çalışmalarının beklenmesi. Paris Anlaşmasıyla Sanayi Devriminden bugüne kadar 1 dereceye ulaşan yerkürenin ısınmasının 2 derecenin daha altına ve mümkün olduğunca 1,5 derece seviyelerinde tutulmasına karar verildi. Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere “düşük-karbonlu ve iklime dirençli” kalkınmayı sağlayacak dönüşümü gerçekleştirmesi için finansman sağlaması öngörülüyor. Bu kapsamda, 2020 yılına kadar gelişmekte olan ülkelere 100 milyar dolarlık iklim finansmanı sağlanması ve 2020 sonrası için bu rakamın daha üstünde finansman sağlanması bekleniyor. Ülkelerin emisyon azaltımları konusunda almış oldukları hedefler, geliştirdikleri politikalar ve hedefe ulaşma konusundaki ilerleme durumu şeffaf ve hesaplanabilir bir yöntemle her beş yılda bir düzenli olarak değerlendirmeye tabi olacaktır.Prof. Dr. Etem Karakaya, Paris Anlaşması’nın Nisan 2016’da onaya sunulacağını ve yürürlüğe girmesi için toplam seragazı emisyonlarının yüzde 55’ini oluşturan ve en az 55 ülkenin onaylaması gerektiğini belirtti.