Yılda 60 bin araç üreten ve 16 ton ve üstü Avrupa ağır vasıta pazarında geçtiğimiz yıl yüzde 15.9 pazar payı elde eden DAF Trucks; Avrupa’nın önemli pazarlarından Hollanda, Birleşik Krallık, Polonya, Macaristan, Bulgaristan ve Portekiz’de pazar lideri konumunda bulunuyor. Öte yandan DAF Trucks, Türkiye’deki yapılanmasını da yaygınlaştırarak güçlendiriyor.

Geçtiğimiz hafta DAF’ın önemli bayilerinden ve 16 yıldır DAF araçlarının Türkiye’deki satışını yapan Bursa Ağır Vasıta’nın Gemlik’teki yeni tesisi açıldı. Toplamda 11 bin 200 metrekare alan üzerine kurulan DAF’ın Gemlik tesisi aynı anda 42 araca hizmet verebilecek.

“TÜRKİYE’DE 5 NOKTADA 3S HİZMETİ VERİYORUZ”

DAF Trucks Turkey Satış Direktörü Mert Ersoylu, DAF olarak şu an Türkiye’de 5 noktada 3S (Satış, servis ve yedek parça) hizmeti verdiklerini söyledi. DAF’ın Türkiye’deki 3S noktalarının Ankara, Bursa/Gemlik, İzmir, Hatay ve Trabzon’da olduğunu kaydeden Mert Ersoylu, İstanbul’da 3S noktası oluşturma konusunda çalışmalarının devam ettiğinin altını çizdi. Ersoylu, ayrıca DAF’ın Türkiye’nin 19 noktasında servis hizmeti verdiğini de sözlerine ekledi.

“DAF, 2021’DE TÜRKİYE’DE 900 KADAR ARAÇ SATTI”

Geçtiğimiz yıl Türkiye’de 900 kadar araç sattıklarını vurgulayan Ersoylu, 2021 yılının DAF’ın Türkiye’deki en iyi satış yaptığı yıllardan biri olduğunu kaydetti. Bu yıl tedarikte yaşanan sıkıntılardan dolayı hedefledikleri satışların gerisinde kalabileceklerini anlatan Ersoylu, tedarik konusunda sıkıntıyı sadece DAF’ın değil, tüm markaların yaşadığını belirtti.

“YÜKSEK ARAÇ TALEBİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

Yüksek araç talebi ile karşı karşıya olduklarını anlatan Ersoylu, Covid, çip krizi ve savaş gibi unsurların tedarikte sıkıntıların yaşanmasına neden olduğunu vurguladı. Özellikle çip krizinin otomotiv de dahil olmak üzere tüm elektronik sektöründeki teslimatları olumsuz yönde etkilediğini söyleyen Ersoylu, yaşanan bu durumun araç teslimatlarındaki sayıları ister istemez düşürdüğünü kaydetti.

“YILDA 60 BİN ARAÇ ÜRETİYORUZ, ŞU AN 90 BİN SİPARİŞİMİZ VAR”

“DAF, ihtiyaç doğrultusunda araç üretiyor. Yani önce aracı getirip sonra satışını yapmıyoruz. Bu DAF’ı diğer markalardan ayıran bir özellik. Şu an siparişte herhangi bir sıkıntımız yok, siparişten sonra aracın tamamlanıp buraya getirilmesinde süreç uzuyor” diyen Ersoylu, DAF’ın siparişe göre üretim yaptığını söyledi. Çip krizi olsa da olmasa da üretime devam ettiklerini belirten Ersoylu, çip krizinin 2024 yılında biteceğini öngördüklerini söyledi. Ersoylu, “DAF yılda 60 bin araç üretiyor. Şu an 90 bin siparişimiz var. Talep çok yüksek. İnanılmaz sayıda filo siparişleri var. Pandemi ile birlikte araç talebinde önemli artışlar yaşanadı. Bu durumu şu an bütün üreticiler yaşıyor” diye konuştu.

“YENİ NESİL DAF XF, XG VE XG⁺’NIN EKİM AYINDA TÜRKİYE TANITIMI YAPILACAK”

Yeni Nesil DAF XF, XG ve XG⁺’nin Avrupa tanıtımını geçtiğimiz yıl yaptıklarını hatırlatan Ersoylu, Yeni Nesil DAF’ların üç gün sürecek Türkiye tanıtımını Ekim ayı sonunda yapacaklarını söyledi. Yeni Nesil DAF XF, XG ve XG⁺’nin tamamen yepyeni araçlar olduğunu belirten Ersoylu, “Bu araçlarımız en yüksek kalite, yüzde 10 geliştirilmiş yakıt verimliliği, üstün güvenlik sunuyor. XF, XG ve XG⁺ araçlar bulundukları segmentlerin çok üstündeler” dedi.

Eylül ayında Hannover’da düzenlenecek IAA Fuarı’nda Yeni Nesil DAF XF, XG ve XG⁺’nın yerini alacağını ifade eden Ersoylu, ayrıca IAA’da DAF XD aracının da tanıtılacağını belirtti. Ersoylu, DAF XD’nin Türkiye’de 2023’ün ikinci çeyreğinde satışa çıkacağını kaydetti.

“ELEKTRİKLİ ARAÇLAR ŞEHİRİÇİ DAĞITIMDA YÜZDE 100 KULANILABİLİR AMA ŞEHİRLERARASI TAŞIMACILIKTA HİDROJEN YA DA HİBRİT ÇÖZÜMLER OLACAKTIR”

Alternatif yakıtlı araçların ağır vasıta sektöründeki geleceği ve DAF’ın bu konudaki çalışmaları ile ilgili ise Ersoylu şunları söyledi: “Elektrikli, hidrojenli ve hibrit araçlar sektöre birgün gelecek ama şu an altyapı buna hazır değil. DAF olarak biz alternatif yakıtlar konusunda kendimizi geliştiriyoruz. Elektrikli araçlar şehiriçi dağıtımda yüzde 100 olarak kulanılabilir ama şehirlerarası taşımacılıkta hidrojen ya da hibrit çözümler olacaktır. Eğer dünyada şarj istasyonlarının bulunabilirliği yüzde 100’e ulaşır, şarj süreleri de kabul edilebilir seviyelere inerse işte o zaman elektrikliyi şehiriçi taşımacılık dışında da konuşabiliriz. Alternatifli yakıtlar konusu bir devrim. Bu devrim olacak ve biz bu noktaya gideceğiz. Ancak şu andaki kapasiteler elektrikli araçların aktif olarak kullanılır olduğunu göstermiyor. Örneğin, İstanbul’dan Ankara’ya ya da Kayseri’ye dolu bir araç göndereceksiniz diyelim. Şu anki teknolojilerle elektrikli bir araç ortalama 300 kilometre gidebiliyor. Bunun yanında yolların durumu, rampalar, hava şartları eklenince elektrikli araç belki oraya ucu ucuna yetişecek belki de bir süre şarj edilmesi gerekecek. Şarjın süresi de göz önüne alındığında aracın yükü götürmesi gereken zamanda götürememesinden dolayı sıkıntı olacaktır. Şu anda aracı hazırlayıp piyasaya sürmekten ziyade aracın aktif kullanılabilir hale getirilmesi gerekiyor. Elektriklinin zamanı mutlaka gelecek ama o zamanın ne zaman olacağını altyapı ve gelişen teknoloji belirleyecektir. Ayrıca devletlerin regülasyon tarafında da hazır olması gerekiyor. Daha sonra kullanıcılar kendilerini hazır hale getirecektir. En sonunda da üreticiler yüksek kapasitede de üretim yapmak için kendilerini hazır hale getirecekler. Şu anda bunun her aşamasında eksiklikler var. Tüm bunların hepsi belli bir olgunluğa ulaştığı zaman elektrikli araçlar gelecektir ama yakın zamanda bunlar olmayacaktır. Elektrikli araçlar aynı zamanda bir fiyatla geleceği için her şeyin buna hazır olması gerekiyor.”

“ELEKTRİKLİ ARAÇLARDA TEŞVİK ÖNEMLİ”

Öte yandan teşvikler önemli. Avrupa Birliği’nde elektrikli araçlara yönelik devlet destekleri var. Bu destekler ülkelere hatta şehirlere göre değişebiliyor. Örneğin Almanya, Euro 4 ve Euro 5 araçları şehiriçinde istemiyor. Buna destek olarak da yenileme programları çıkartıyorlar. Yani, ‘ben böyle bir regülasyon getiriyorum, bu regülasyona geçebilmen ve aracını yenileyebilmen için sana destek veriyorum’  şeklinde destek programları var. Londra ve Paris’te de benzer destekler var. Örneğin Nice’de böyle bir program yok. Amsterdam ve Roterdam’da kural ve kanun var ama destek programı yok. Her şehrin kendisine göre bu durumu yönetme şekli var.”