DEPREMDEN SONRA NELERİ DEĞİŞTİRMELİYİZ?

DEPREMDEN SONRA NELERİ DEĞİŞTİRMELİYİZ?

Kültür Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Ayşegül Ketenci yazdı: Depremden Sonra Neleri Değiştirmeliyiz?

Kahramanmaraş merkezli deprem, Cumhuriyet tarihimizin en yıkıcı depremlerinden biri olarak hafızalarımıza kazındı. İçinde bulunduğumuz kurşun gibi ağır atmosferde konuyu yazmak gerçekten çok zor. Koskoca bir ülke kaç gündür uykusuz, huzursuz, acı içinde kıvranıyor, diğer taraftan yüce gönüllü Türk milleti yaralarını sarabilmek için var gücüyle çalışıyor. Hem milletimize hem de yurtdışından yardıma koşup gelen binlerce gönüllüye minnet doluyum, acının tarifi ne kadar zorsa minnetin tarifi de bir o kadar zor.

Diğer taraftan, afet, deprem içinde de olsak, uykusuz kalsak, sıcak yatağımızda uyumaya çekinsek bile hayat devam ediyor ve “geride kalanları korumak” gibi insani, vicdani ve daha da ötesi zoraki bir sorumluluğumuz mevcut. Tam da bu yüzden hiç vakit kaybetmeden “depremden sonra neleri değiştirmeliyiz?” diye kendi kendimize sormak zorundayız.

Somut önerilerimi sıralarken, “depremden sonra neleri değiştirmeliyiz?” sorusunu sormanın gelecek nesillerimizin bekası açısından hayati bir soru olduğunu hatırlatmak istiyorum. Çocuklarımız, torunlarımız ve ülkemizin geleceği, kaderi bundan sonra alacağımız kararlara doğrudan bağlı olacaktır.

Depremin Sebep Olduğu Ekonomik-Sosyal Yıkımın Deprem Sonrasında Bağımsız Kuruluşlarca Net Şekilde Ortaya Konulması

“Ölçemediğimiz şeyi yönetemeyiz” diye boşuna söylemiyoruz. 14 milyona yakın bir nüfusun yaşadığı geniş bir coğrafyadan bahsediyoruz. Üstelik bu deprem yakın zamanda gerçekleşecek depremlerin habercisi de olabilir. Bu depremde “neleri kaybettiğimizi” sormak elbette çok zor zira “insan” kaybımız rakamlarla ifade edilemeyecek bir psikolojik yıkımı da beraberinde getiriyor, bunun etkisi yıllarca sürecektir. Canlarımızı yitirdik ve acımızın tarifini-büyüklüğünü anlatmak imkansız ancak somut olarak sorulacak sorular mevcut. “Kaç bina-işyeri-okul-hastane yıkıldı, kaç km yol kullanılamaz hale geldi? Bölgede ve ülkemizde nasıl bir ekonomik zarar mevcut, bununla ilgili nasıl ekonomik tedbirler alınmalı?” Bu soruların cevaplarının bağımsız kuruluşlarca verilmesi, bu amaçla detaylı raporlar oluşturularak ilgili kurum ve kuruluşlarla paylaşılması önem arz ediyor.   

Halihazırda Oturulan Binaların Depreme Dayanıklılık Etüdlerinin Acilen Yapılması ve Dayanıksız Binaların Ortadan Kaldırılması- Bu Binalarda Oturmanın Bir “Seçim” Olamayacağı Farkındalık Düzeyinin Oluşturulması

Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik zorluklar göz önüne alındığında bunu yapmanın ne kadar zor olduğu ortada. Bilimde “normatif” kavramı mevcuttur, yani “olması gerekeni-kural değeri taşıyanı” ifade eder, biz de burada “olması gereken”den bahsediyoruz. Ne kadar meşakkatli olursa olsun, kademeli şekilde, devlet destekleri ve kolaylaştırıcı hukuki düzenlemelerle depreme dayanıksız binalar acilen yıkılmalı-yerine yenileri yapılmalıdır. Deprem olduğunda yıkılıp geleceğimizin enkaz altında kalmasındansa binaların insan eliyle - insan aklıyla yıkılması çok daha az zarara (maliyete) sebep olacaktır.   

Afet Bakanlığının ya da Afetlerle İlgili bir Üst Karar Alma Organının Hayata Geçirilmesi

Ülkemiz bir deprem ülkesi, yüreklerimizi kavuran tecrübemizle sabit ki, koordinasyon noktasında ciddi eksiklikler mevcut. Sadece “afet”lerle ilgili işlerle ilgilenecek bir Bakanlık kurulması hem koordinasyonun tek elden yapılmasını sağlayacak hem de afetlerden korunmayla ilgili çalışmaların yoğunlaşmasını bu konuya daha çok sahip çıkılmasını sağlayacaktır. Depremdeki çalışma ve koordinasyon gerektiren işlerin büyük kısmında “lojistik” en önemli bileşen olarak öne çıkıyor. Bu minvalde, afet lojistiğinin detaylı şekilde ele alınması bir gereklilik.

Afet Yönetiminin İlkokuldan İtibaren “Zorunlu Ders” Olarak Okutulması

Her şeyin başı eğitim, “afet bilinci” küçük yaşlardan itibaren çocukların zihinlerinde yer etmeli. İlkokuldan başlayarak, gerekli derslerin müfredatlara eklenmesinin yanında tatbikatlar da yapılarak, çocuklarımıza-gençlerimize afetle ilgili bilimsel bilgilerin aktarılması, afetlerle yaşama bilincinin hayatımızın bir parçası haline gelmesini sağlayacaktır.    

Lojistik gibi Afetlerle Doğrudan Bağlantılı Alanlarda  Derslerin Üniversitelerde Uygulamalı Olarak Verilmesi

Eğer bir lojistik fakültesi mezunu, üniversiteyi bitirdiğinde “deprem anında lojistik koordinasyonunun nasıl yapılması gerektiğini” hiç bilmiyorsa yeterli eğitimi almış sayılmaz. Depolama, envanter yönetimi, stoklama ne kadar önemliyse “afet lojistiği” de olmazsa olmaz bir ders olarak yüksek okul ve üniversitelerin müfredatlarında yer almalı. Dersler verilerken, deprem tatbikatları-simülasyonlar gibi teknolojik gelişmelerin elverdiği bütün imkan ve kabiliyetlerin seferber edilmesi için azami gayretin gösterilmesi, farkındalık düzeyinin gelişmesine katkı sunacaktır. Afet yönetiminde “afet lojistiği” olmazsa olmaz en önemli bileşen bu sebeple bu alana hassasiyetle eğilmek gerekiyor.

Hukuki Altyapının Kontrol Edilerek Yeni Düzenlemelerin Yapılması

Depremden sonra yapılan ve bu sebeple “deprem yönetmeliğine uygun” yapılması gereken hatta birkaç sene önce inşa edilerek “depreme dayanıklı” diye lanse edilen binaların yıkıldığına şahit olduk.

Burda şu sorular gündeme geliyor: 1. Deprem yönetmeliği mi yeterli değil? 2. Yönetmelik yeterli ancak denetim mi yeterli değil? 3. Yapıyı inşa edenle-yapıyı denetleyen arasında kötü niyete ve kazanca (karşılıklı çıkara) dayalı bir ilişki mi mevcut?

Bu soruların cevabı uzunca bir süre tartışılacaktır. Ancak bu soruları daha önceden sormamış olmamız bizi bugünkü acı tecrübeye taşımış gözüküyor. İlaveten, bu yıkıma sebep olanların da en ağır şekilde cezalandırılması, daha sonradan benzer ihmallerin hatta kötü niyetli gayretlerin önüne geçecek, “caydırıcı” özellik taşıyacaktır.

Afetlerle İlgili Müzelerin İnşa Edilmesi

Acı tecrübeyi yaşayanla, bunu yaşamayan arasındaki fark, acıyı yaşamayanın bu konuda hatıralarının olmamasıdır. Hatıralar sonradan yaratılmaz ancak geçmiş tecrübelerin ve hatıraların gelecek nesillere aktarılmasının en iyi yollarından biri yaşananları hatırlatacak yollar bulmaktır, bu yollardan biri de müzeler ve anıtlar inşa etmek. Anıtkabir ya da Çanakkale Şehitliği nasıl milli hafızamızı canlı tutuyorsa, afeti yaşayan illerimiz başta olmak üzere farklı illerimizde inşa edilecek deprem müzeleri, yaşanan acıların bizden sonraki nesillerce de hatırlanmasını sağlayacaktır.

Sosyal Hayatta Farkındalığın Arttırılması İçin Teşviklerin Hayata Geçirilmesi

Afetle mücadele, vatandaşların kendi kısıtlı kaynaklarıyla hayata geçiremeyeceği kadar derin ve çok boyutlu bir mücadele. Örneğin üniversitelerde “afete hazırlıklı olma” konusunda yeni fikirlerin ortaya konulacağı yarışmalar düzenlenebilir, “afetle ilgili farkındalığı” artıracak paneller, konferanslar kamu-sektör-STK işbirlikleriyle gerçekleştirilebilir, bu tip faaliyelere devlet teşvikleri verilebilir. Devletin, “afetle mücadele” bilincini geliştirecek her türlü faaliyete maddi olarak arka çıkması önem arz ediyor.

Yapılan Bütün Master Planların Merkezinde “Afetler”in Yer Alması

Bir işin “merkezinde olmak ile çeperinde olmak” arasında fark var. Afetle mücadele, ülkemiz için artık çeperde kalamayacak kadar öncelikli ve hayati. Kanımca, Türkiye’nin en önemli gündem maddesi başta depremle mücadele olmak üzere tüm afetlerle mücadele etmek olmalı. Bu sebeple, ekonomi-eğitim-sağlık gibi bütün konuların kalbinde “afetle mücadele”nin alt başlık değil, temel ve en önemli başlık olarak yer alması önemli. Master planları, kalkınma planları gibi devletin yayınladığı bütün belgelerde “afetle mücadele” ülkemizin gerçekten de en temel mücadele alanı olursa somut iyileşmelere daha kolay ulaşılır.

Hayatını kaybeden canlarımıza saygıyla...

Kültür Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Ayşegül Ketenci 

Etiketler :