“LOJİSTİK, LOJİSTİĞİ BİLENLERİN ELİNDE DEĞİL!”

“LOJİSTİK, LOJİSTİĞİ BİLENLERİN ELİNDE DEĞİL!”

“Evet, lojistik geleceğin mesleği belki ama biz 15 yıldır o geleceğin gelmesini bekliyoruz” diyen İ

“Evet, lojistik geleceğin mesleği belki ama biz 15 yıldır o geleceğin gelmesini bekliyoruz” diyen İ. Ü. Ulaştırma ve Lojistik Y. O. Müdür Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Gültekin Altuntaş, lojistiğin Türkiye’de henüz bilim olarak kabul edilmediğini ve bu nedenle sayıları hızla artan lojistik programlarında öğretim üyesi sıkıntısının üst seviyeye çıktığının altını çiziyor. Kendilerine bir vizyonun çizilmediğini vurgulayan Altuntaş, “Ulaştırmanın bir master planı olmayınca devamında bizim de bir master planımız olmuyor” diyor.  [caption id="attachment_4880" align="alignright" width="455"] İstanbul Üniversitesi Ulaştırma ve Lojistik Y. O. Müdür Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Gültekin Altuntaş[/caption]ÖZEL HABER - İstanbul Üniversitesi (İ. Ü.) Ulaştırma ve Lojistik Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Gültekin Altuntaş ile lojistik eğitimi ile ilgili özel bir sohbet gerçekleştirdik. www.yesillojistikciler.com’a Türkiye’deki lojistik eğitimi ile ilgili çok önemli açıklamalarda bulunan Yrd. Doç. Dr. Gültekin Altuntaş’ın anlattıkları lojistik öğrencilerine yön gösterecek. Sadece lojistik öğrencilerine değil, lojistik sektöründeki yöneticilerinin de bu söyleşiyi mutlaka okuması gerekiyor. Çünkü geleceğin lojistikçilerinin sektörde önünü açacak olan bugünün lojistik yöneticilerine çok önemli görevler düşüyor. Söyleşi de ayrıca lojistiği bilim olarak kabul etmeyen YÖK’e ve sektörün geleceğini çizecek olan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na önemli mesajlar bulunuyor. İşte Yrd. Doç. Dr. Gültekin Altuntaş’ın anlattıkları…İ. Ü. ULAŞTIRMA VE LOJİSTİK YÜKSEKOKULU NASIL KURULDU? İ. Ü. Ulaştırma ve Lojistik Yüksekokulu, Uluslararası Nakliyeciler Derneği’nin (UND) isteği üzerine kuruldu. Yüksek Öğrenim Kurumu’ndan (YÖK) gerekli izinler alındıktan sonra İ. Ü.’de program açıldı ama ortada bir bina yoktu. Binanın inşaatı devam ederken biz de İ. Ü. İşletme Fakültesi’nin içinde eğitime başladık. Okul açıldığında bir ya da iki tane araştırma görevlisi istihdam edilmişti. Onun dışında hiç öğretim üyesi sıfatı taşıyan insan yoktu. UND’nin de desteği ile dışarıdan gelen öğretim görevlileri ile ya da İşletme Fakültesi’nden bir takım hocaların aracılığı ile lisans eğitimine başladık.Hatta şu kadarını söyleyeyim: Hoca bulunamadığı gibi müfredat da belli değildi. Durum böyle olunca öğrencilerimizi o yıl, bir yıl zorunlu hazırlık okutmak zorunda kaldık. İngilizce bilen çocuklar dahi zorunlu hazırlık okudular. Binayı ve müfredatı da geçtim, ortada eğitim verecek öğretim görevlisi de yoktu. 2004’te biz şu anki binamıza taşındık ama ilk mezunlarımız bu binayı görmediler bile diyebilirim. Bu şartlar altında kuruldu İ. Ü. Ulaştırma ve Lojistik Yüksekokulu. Ve bu yıl 15. yılımızı kutladık. O günden bugünlere gelindi.SEKTÖRDEKİ İKİYÜZLÜLÜK Sektörün burada ikiyüzlülüğü var. Sektörün temsilcileri buraya geldikleri zaman “arkadaşlar çok iyi bir okulda okuyorsunuz” veya “eğitim almak önemlidir” ve benzeri ifadeler kullanarak öğrencilerimizi okula motive ederken, öbür taraftan mezun olduklarının ertesi gününde iş başvurusu yaparken ise “senin kaç yıllık deneyimin var” diye soruyorlar.  Bu yeni mezun bir öğrenciye sorulacak soru değil. Ben öğrencilerime şunu da söyleyemem, “gidin deneyim kazanın, okul önemli değil. Nasıl olsa sınavlara girip geçiyorsunuz ve okulu bitiriyorsunuz.” Okulunuz bittiğinde deneyiminiz hazır olsun yaklaşımı doğru değil. O zaman zaten benim buradaki varlık sebebim sorgulanır. Baktığınızda biz burada sektöre yön verecek insanları yetiştirmek adına ve sektörün isteği üzerine kurulmuş bir okuluz.ÖĞRETİM ÜYESİ SAYISI YETERSİZ!Ön lisans ve lisans dâhil Türkiye’de 80’e yakın lojistik programı bulunuyor.  Bu sayıya rağmen bu eğitim düzeyini kaldıracak ve eğitim verecek öğretim üyesi sayısı yetersiz. Sadece İ. Ü. Ulaştırma ve Lojistik Yüksekokulu için değil, Türkiye genelindeki bütün lojistik programları için şu mevzular bahistir: Birincisi, yeterli sayıda öğretim üyesi yok, ikincisi ben lojistik öğretim üyesiyim diyen insanların kökenine bakın genellikle ya İşletme ya da Endüstri Mühendisliği bölümlerinden gelirler. Çünkü Türkiye’deki lojistik eğitimi iki başlıklı. Ya İşletme Fakültelerinden bozma bir lojistik eğitimi var ya da Mühendislik Fakültelerinden bozma bir lojistik eğitimi var. Çünkü lojistiğin ilgilendiği temel problem optimizasyon. Bir ticari işletme özelinde çözüm aranan optimizasyon problemi de, genel olarak İşletme ya da Endüstri Mühendisliği programlarının ilgi alanını oluşturuyor.YÖK HENÜZ LOJİSTİĞİ BİLİM OLARAK KABUL ETMİYORLojistik ile ilgili dünyada da benzer yaklaşım vardı. Dünyada bu konuda önce “acaba ne yapabiliriz” diye düşündü. Yeni yeni bir lojistik ile ilgili paradigma değişiyor: Artık ilk iki yıl lojistik ilkeleri öğretiliyor, üçüncü dördüncü yıllarda da öğrencinin ilgi duyduğu taşıma moduna yönelik bir eğitim var. Aslında lojistik eğitiminin kökeni şuna dayanır: Pazarlamanın 4P’sinden biri olan eskiden fiziksel dağıtım olarak adlandırılan “place” kavramından lojistik doğuyor. Üretim ile ilgili derslerin arasında lojistik alanın yönelik bilgi sunumu var. Buna karşın, lojistiği multidisipliner bir bilim haline getirmek istiyorsanız karşınıza şu problem çıkıyor: YÖK daha lojistik bilimini tanımıyor daha. Ben doçent ya da profesörlük için başvurmak istesem YÖK’ün lojistik diye bir başlığı yok. Örneğin ben Yönetim ve Strateji alanından doçent olmaya çalışacağım. Yani lojistik bir bilim olarak kabul edilmediği için Türkiye’de lojistik alanında hoca çıkmıyor.UND’NİN DESTEĞİ İLE TÜRKİYE’DE LOJİSTİK BİLİMİ NASIL OLMALI ÇALIŞTAYI ORGANİZE ETMEYE ÇALIŞIYORUZLojistiğin bir bilim alanı olarak tanımlanması da başlı başına bir problem oluşturacak. Bu kez de insanların lojistiğin hangi ayağından yeterli bilgi birikimine sahip olduğunu düşüneceksiniz. Bunun denizciliği, havası, karası, deposu, demiryolu, sigortası, antreposu var. Bu konuyla ilgili UND’nin desteği ile “Türkiye’de lojistik eğitimi nasıl olmalı” adı altında çalıştay organize etmeye çalışıyoruz. Lojistikte yetişmiş öğretim üyesi sıfatını taşıyan insan sayısı sınırlıyken bu eğitimin çok nitelikli, çok büyük beceri, bilgi kazandıran bir eğitim olması çok da olası değil.LOJİSTİK BELKİ GELECEĞİN MESLEĞİ AMA BİZ 15 YILDIR O GELECEĞİN GELMESİNİ BEKLİYORUZDershanelerde ve lise benzeri okullarda tercih dönemlerinde Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Öğretmenlerinin öğrencileri hep yanıltan bir açıklaması var. Hep şu söyleniyor: “lojistik geleceğin mesleği.” Evet, belki geleceğin mesleği ama biz 15 yıldır o geleceğin gelmesini bekliyoruz. Dolayısıyla siz burada ne kadar nitelikli eğitim verirseniz verin, öğrenciler dışarıya çıktıklarında piyasada elde ettikleri ya da edilebilecekleri ücret rayiçleri çok belli. Asgari ücretin biraz üzerinde bir ücret alıyorlar.SİSTEM KİMİ TANIDIĞINIZ ÜZERİNE KURULUTürkiye ne yazık ki bir sistem ülkesi değil. 3-5 yıl sonra terfi edeceğiniz ya da benzeri durumların oluşacağı çok net değil. Siz bu işin eğitimini almış, çok nitelikli ve başarılı bir insan olabilirsiniz ama Türkiye’deki sistem kimi tanıdığınız üzerine kurulu. Bu özel sektörde de böyle.LOJİSTİK EN KOLAY AÇILAN BÖLÜMLERDEN BİRİÜniversite sayısı hızla artıyor. Lojistik bölümleri de Vakıf Üniversiteleri de dâhil olmak üzere en kolay açılan bölümlerden bir tanesi. Çünkü bir binada 3-5 tane masa ve sandalye ile ders yapabiliyorsunuz. Laboratuvar ya da ağır yatırıma gerek yok. Devlet üniversitelerinde de lojistik bölümü açmak sıkıntı değil. Bu bölümlerin açılması kolay olunca öğretim üyesi bulmak da sıkıntılı değil. Çünkü YÖK bunun için çok ahım şahım kriter koymuyor. Örneğin, dışarıda 3-5 yıllık bir iş deneyimi olan biri de bu bölümlerde ders verebiliyor. Ayrıca teorisini de bilmek zorunda değil. Neyi biliyorsanız onu anlatıyorsunuz. Genellikle durum böyle. Durum genellikle böyle olunca sıkıntı şuna dönüyor: Bu kadar çok bölümü ve bu kadar çok kontenjan olunca zaten artık üniversite sınavına girenler bu bölümü bir şekilde kazanabiliyor. O zaman tabii niteliğin yerlerde süründüğü ve herkesin üniversiteyi kazandığı bir durum da ortaya çıkıyor. Ben bunu doğru bulmuyorum. Herkes üniversite mezunu olmak zorunda değil. Bizim yönetici yetiştirmektense ara elemanlara daha fazla ihtiyacımız var.İŞ GÖRÜŞMELERİNDE EURO PALETİN ÖLÇÜSÜNÜ SORUYORSektörün göreceli olarak eğitim seviyesi düşük insanlar tarafından yönetilmesi ve o insanların çalışıyor olması bizim mezunlarımıza karşı bir önyargı da geliştiriyor. Mezun ettiğimiz arkadaşlarımız piyasaya çıkınca herkesin koltuğuna aday hale geliyorlar. Çünkü bu işini ilmini okumuş oluyor. Sektörde çalışan insanlar çerçevesinde baktığınız zaman iş görüşmelerinde benim öğrencilerime çok enteresan sorular soruyorlar. Ben burada mesela hiçbir zaman Euro paletin ölçüsünü öğretmem. Ben hatta bunu zül olarak görürüm. Euro paletin ölçüsünü bilse ne olur, bilmese ne olur. İş görüşmelerinde Euro paletin ölçüsünü soruyorlar. Euro palet ölçüsüne benim öğrencim cevap veremez. Çünkü sahaya çıktığı birinci gün Euro paletin ölçüsünü öğrenir zaten. Bizim bakış açımız, felsefik olarak tedarik zinciri bütünündeki lojistiği öğretmek.ÖĞRENCİLERİ KARA AYAĞINA YÖNLENDİRMİYORUZ!Operasyonda ya da sahada çalışacak adam arayanlar genellikle bizim mezunlarımızı tercih etmezler.  Özellikle kara ayağına biz yönlendirmiyoruz. Şartlar ve rayiçler çok düşük. Nispeten daha insani çalışma şartlarının söz konusu olduğu deniz ve havaya yönlendiriyorum. Ama bu şu demek değil. Kara operasyonlarının da adama ihtiyacı var ki, bu okulu da karacılar kurdu zaten. O bakış açısı ile baktığınız zaman da biz karaya da adam yetiştirmek zorundayız. Ancak böyle bir ayrım yapmıyoruz. Biz okul yönetimini alalı 6-8 ay kadar oldu. Yeni yönetim olarak okulu sayısal becerilerin daha fazla olması gereken yöne doğru kaydırmaya çalışıyoruz. Çünkü bizim mezunlarımızın rakipleri Endüstri Mühendisleri.SADECE HİZMET VEREN TARAFTAN DEĞİL, HİZMET ALAN TARAFTAN DA BAKMAK GEREKİYORBen seçmeli derslerin daha çok seçilmesinden yanayım. Örneğin şimdiye kadar konuşulmamış organ nakli lojistiği, tıbbi atıkların uzaklaştırılmasına yönelik sağlık lojistiği, hayvan taşımacılığı… Sadece canlı hayvan taşımacılığı değil, akvaryum taşımacılığı, hayvanat bahçesindeki hayvanlara yönelik taşımacılık… Dolayısıyla biz mezunlarımızın çalışma alanlarını çeşitlendirmeye çalışıyoruz. Diğer bir örnek, doğal afetler sırasında nasıl bir lojistik olacak. Bunların da öğretilmesi lazım. Ben öğrencilerimizin mezun olunca bir lojistik firmasında çalışacağım gibi bir düşüncesinin olmasını istemiyorum. Öğrencilerimizin aklına hiç X bir firmanın lojistik departmanında çalışmak gelmiyor. Hâlbuki sadece hizmet veren taraftan değil, hizmet alan taraftan da bakmak gerekiyor. Çalışma alanları oldukça geniş. Buna karşın sayı hızla artıyor. Sayı hızla arttığı için arz talep dengesi bir şekilde bozulacak. Bu bozulma ile birlikte de artık, her sektörde yaşanan ya da her üniversite mezununun yaşadığı durum yaşanacak.SEKTÖR OKULLU OLMASINDAN YANA DEĞİL!Lojistik biriminde bir yönetici istihdam edilecekse ilk sorulan sorulardan bir tanesi, hangi bölümde okudun değil, kaç dil biliyorsun? İşe talip olanlar arasında 4-5 yabancı dil bilen varsa, benim öğrencim bir tane dil ile lojistik mezunuyum diye iş bulamaz. 4-5 yabancı dil bilen biri bugün lojistik okumasa da lojistik sektöründe iş bulabilir. Benim hissettiğim kadarıyla sektör bu işin okullu olmasının da taraftarı çok değil. Çok okullu olmasının taraftarı olsa o zaman lojistik mezunu alır.OKULUMUZDA ÇİNCE DERSLERİ VERECEĞİZ, RUSÇA’YI DA EKLEMEK İSTİYORUZ4 dil bilen ama lojistik okumamış bir adama nasıl olsa ben öğretirim diye bakıyor. Biz de bunun önlemini alıyoruz. Okul olarak boş durmuyoruz. Sektör neye ihtiyaç duyuyor, bunun analizlerini yapıyoruz. Uluslararası bir danışma kurulu oluşturmaya çalışıyoruz. Gelen geribildirimler sayesinde okulumuzda bir takım değişiklikler yapıyoruz. Gelecek yıldan itibaren Çince dersleri vereceğiz. Kısmet olursa bu dillerin arasına Rusçayı da eklemek istiyoruz. Çevremizde ticari partner olarak kimlerle fazla sayıda iş yapıyorsak, kimlerle entegre çalışıyorsak biz de ona göre harekete geçiyoruz. Bir vakıf üniversitesi kadar esnek olamasak da bizim de yapabileceklerimiz var.BİLGİ İŞLEM TECRÜBESİ ÖNEMLİBunun yanında ben öğrencilerime bilgi-işlem tecrübesi de kazandırmak zorundayım. Yapılan araştırmalar şunu gösteriyor, dünya genelinde lojistik sektöründe en çok yatırım yapılan ikinci alanı bilgi–işlem oluşturuyor.ÖĞRENCİLERİMİZİN KENDİ İŞLERİNİ KURMALARI İÇİN GİRİŞİMCİLİK DERSLERİ VERİYORUZÖte yandan biz üniversite olarak uygulamalı girişimcilik dersleri de açmaya karar verdik. Ben öğrencilerimin yönetici adayı olduğu kadar kendi şirketlerini kurmasının da taraftarayım. Bu girişimcilik dersleri ile öğrencilerimizin hiç sermaye sahibi olmadan KOSGEB destekli kredi ile freight forwarder (taşıma işleri komisyoncusu) şirketi kurmasının önünü açıyoruz.STAJ SORUNUNU NASIL ÇÖZDÜK?Staj olayını biz şöyle çözdük. Önceden işletmeler UND’ye staj talebinde bulunuyorlardı. UND de bizden stajyer talebinde bulunuyordu. Biz de bu talepler doğrultusunda öğrencilerimizi yönlendiriyorduk. Lakin bu sistem çalışmadı. Neden? Bir, öğrencilerden memnun olmayan işletme sahipleri çıktı. İki, bizim öğrencilerimizin memnun olmadığı işletme sahipleri çıktı. Durum böyle olunca bizim zorumuzla bu stajyerlik sistemi gitmez oldu. Öte yandan okulların sayısı arttı. Artık staj için bile rekabet var. Karşılıklı memnuniyetsizlikler var. Biz bu işi nasıl çözebiliriz diye düşündük. Zorunu staj uygulamasının yerine bitirme ödevi koyduk. Öğrenciler ya staj yapıyorlar, staj yapmıyorlarsa bitirme tezi yapıyorlar. Bitirme tezinde öğrenciler, lojistik ile ilgili bir konuda teori ile pratik araştırmayı bir araya getiriyor. Ancak bu hem benim hem de öğrencinin istediği bir şey değil. Çünkü ben öğrencilerimin iş yaşamını görmesini istiyorum.MEZUNLARIMIZ DEVLETTE ÇALIŞAMIYORTürkiye’de hiçbir şeyin master planı yok. Hiçbir şeyin master planı olmadığı için Türkiye’deki lojistik eğitimi veren yerlerin sayısı için eksik ya da fazla diyemeyiz. Lojistik mezunu öğrencilerimizi bakanlık daha tanımıyor. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, uzman yardımcısı pozisyonu için bir ilan açtığında KPSS sınavından bizim öğrencilerimiz girmişlerse bile ilanlarında şunu demiyor:  İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun ibaresinin yanına "Ulaştırma ve Lojistik" ya da benzeri başlık taşıyan lisans bölümlerinden mezun. Bizim mezunlarımız 3-5 kurum hariç devlette çalışamıyorlar bile.LOJİSTİK LOJİSTİĞİ BİLENLERİN ELİNDE DEĞİL!Rakibiniz sadece lojistikçiler değil ki. Endüstri ve İşletme bölümü mezunları, birkaç dil bilenler… Baktığınızda rekabet sadece kendi aranızda olsa bir şekilde kendi mezunlarınızı ön plana çıkartırsınız ama tırnak içinde söylemek gerekirse, lojistik, lojistiği bilenlerin elinde değil. Lojistikçinin çok rakibi var. İş bulamayan biri lojistik sektöründe çalışabilir. İşverenlerimize göre, bu işte çalışmak öyle üstün bir beceriyi de gerektirmiyor. İşverenlere de suç bulamıyorum, onlara da sorarsanız, nitelikli işgücü yok. Gerçi nitelikli işgücü nedir deseniz, o da belli değil. Nitelikli işgücünü bana tarif edin, ben de size öyle mezunlar yetiştireyim.BUNUN VİZYONUNU ÇİZECEK KİM?Bakanlıkta bir takım toplantılara katılıyoruz. Şura’ya katılıyoruz. Bakanlık da bir şeyler söylüyor ama bakanlık da bir nokta koymuyor. Bana bir vizyon çizmiyor. Demiyor ki, benim politikam şu: Bakanlık en azından lojistikle ilgili 70 tane program varsa, 70 tane programın yöneticisine gelin kardeşim biz şöyle bir şey yapacağız diyebilir. Öte yandan Bakanlığın canlandırmadığı, kendine ait bir “Ulaştırma Enstitüsü” de var. Yasal olarak var, mevzuatta yeri var ama fiili olarak Ulaştırma Enstitüsü diye bir yer yok. Bunun vizyonunu çizecek kim onu da bilmiyorum. Denmiyor ki, siz lojistik sektörüne yönetici yetiştirin ya da bizim demiryolcuya ihtiyacımız var, bize demiryolcu yetiştirin. Şuna ihtiyacımız var denilmediği sürece ben bir vizyon çizemem. Ben Avrupa Birliği’nin (AB) lojistik ile ilgili politikalarına bakıyorum, dünyadaki sürece bakıyorum. Ona göre kendime bir vizyon çizmeye çalışıyorum. Ulaştırmanın bir master planı olmayınca devamında bizim de bir master planımız olmuyor.

Etiketler :