BİR ANAYASA SORUNSALI

Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının hazırladığı yeni Karayolu Taşıma Yönetmeliği taslağı sektör görüşlerine açıldı. Taslak incelendiğinde alfabede harf bırakmayan belge sayılarının ve bürokrasinin azaltılmak istendiği anlaşılıyor. Ancak “Yetki Belgesi Ücreti” uygulamasından vazgeçilecek gibi görünmüyor. Tam tersine, örneğin C2 Yetki Belgeniz varsa, bunun “L Yetki Belgesi”ne dönüştürülmesi için daha önce ödenen 85.000 TL’nin üzerine bir 115.000 TL daha ödemeniz gerekiyor. Bakanlığın bu yaklaşımı ister istemez eski bir tartışmayı yeniden gündeme getiriyor.

Anayasamızın 73 üncü maddesine göre “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir.”

4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununun 26 ncı maddesinde “idari para cezaları tadat edilmiş, “ücretler” başlığını taşıyan 33 üncü maddesinde de “Verilecek yetki belgeleri ve taşıt kartlarından ücret alınır. Ücreti alınmadan yetki belgeleri ve taşıt kartları verilmez” hükmüne yer verilmiştir.

Gerek para cezaları gerekse belge ücretleri Anayasamızın 73 üncü maddesinde belirtilen “benzeri mali yükümlük” grubuna girmektedir. Bu nedenle, para cezalarının veya belge ücretlerinin kanunda tadat edilmesi gerekir. Nitekim, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununda para cezaları tadat edilmiş, kanunun bazı maddelerinde öngörülen yükümlülükleri yerine getirmeyenlere “ikiyüz Türk Lirası”, “beşyüz Türk Lirası” gibi para cezası verilmesine hükmedilmiştir. Bu yönüyle, karayolu taşıma mevzuatında yer alan para cezaları ile ilgili düzenleme Anayasamıza uygun bulunmaktadır.

Aynı şeyi “Yetki Belgesi Ücretleri” için söylemek zordur. Bakanlık yetki belgesi ücretlerini bir Bakanlar Kurulu Kararı ile değil bir Yönetmelikle yürürlüğe koymuştur. Karayolu Taşıma Yönetmeliğinin 12 nci maddesine göre, “Yetki belgesi almak veya yenilemek için …… 4) bu Yönetmeliğin 80 inci maddesinde belirtilen yetki belgesi ücretini veya yetki belgesi yenileme ücretini ödemiş olmaları, şarttır.” Yönetmeliğin 80 inci maddesinde ise “Bakanlıkça verilecek yetki belgeleri ve taşıt kartlarından bu Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-1 sayılı Ücret Tablosunda belirlenen ücretler alınır” denilmektedir. Yönetmeliğin Ek-1 sayılı ücret tablosuna bakıldığında ise yetki belgesi başına 20.000 Türk Lirasından başlayarak 400.000 Türk Lirasını aşan belge ücretleri alınması yönünde düzenleme yapıldığı görülmektedir. Daha da önemlisi Bakanlık, tahsil ettiği bu belge ücretlerini Genel Bütçe kalemlerine ilave etmemekte, kurmuş bulunduğu bir döner sermaye aracılığı ile Bakanlık ihtiyaçlarında kullanmaktadır.

Olaya bir bütün olarak bakıldığında, akla ilk gelecek soru şudur: “Kanun koyucu (TBMM) neden 200 TL – 500 TL gibi küçük miktardaki para cezalarını 4925 sayılı Kanunda tadat etmeyi gerekli görmüş iken, 400.000 TL’na varan belge ücretlerini Bakanlığın kendi iradesiyle belirlemesine olanak tanımış?” Yanıt çok basit: “Kanun koyucu Bakanlığa böyle bir yetki vermemiş olup, ortada Bakanlık tarafından kullanılan bir yetki aşımı vardır. Kanun koyucu “verilecek yetki belgeleri ve taşıt kartlarından ücret alınır” şeklinde hüküm vaz’ederken, bu ücretin “Damga Vergisi” veya “İşlem Harcı” boyutlarında olacağını öngörmüştür. Eğer aksi sözkonusu olsaydı, bu ücretlerin Kanunda veya Kanuna ekli bir ücret tablosunda belirlenmesine karar verirdi.

Bilindiği gibi, vergi, devletin, egemenlik gücüne dayanarak kamu harcamalarını karşılamak üzere fertlerden karşılıksız olarak aldığı paradır. Devletin vergi dışında yine egemenlik gücüne dayanarak aldığı harç, resim ve benzeri mali mükellefiyetler de bulunmaktadır. Harçlar ve resimler bazı kamu kuruluşlarının, sunmuş oldukları kamusal hizmetler dolayısıyla, bu hizmetlerden yararlananlardan, yararlanma karşılığı olarak aldıkları paradır. Harcı, vergiden ayıran en önemli özellik, verginin karşılıksız olmasına rağmen, harcın belirli bir hizmetin karşılığı olmasıdır. Verilmiş olan hizmet karşılığında harç alınabilmesi için, hizmetin kamusal hizmet olması gerekir. Harçlar da, vergiler gibi zora dayanır. Bu özelliği dolayısıyla harçlar da vergilere benzer.

Bu bağlamda, harç veya resimlerin verilen hizmetin maliyetlerinin çok üzerinde olmaması gerekir. Daha doğrusu, harçların verilen hizmetle mütenasip bir miktarda belirlenmesi icap eder. Örneğin, yargı harcı mahkemenin bu davaya bakmak için harcadığı zaman ve kağıt maliyetleri ile sınırlıdır. Pasaport harcı İçişleri Bakanlığının bu belgenin hazırlanması için ayırdığı mesai ve belge basım ücretleri ile orantılıdır. Örnekler bu şekilde artırılabilir.

Dolayısıyla, Kanun Koyucu, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na “yetki belgesi ücreti al” diye yetki verdiğinde, öngördüğü ücret, harç veya resim düzeyinde bir ücrettir. Bu konuda Kanun Koyucunun iradesinin neden daha yüksek bir miktar öngörmediği sorgulanıyorsa, 4925 sayılı Kanunun para cezası hükümlerine bakmak gerekir. Kanun Koyucu 200 – 500 TL gibi para cezalarını bile kendi iradesi ile belirliyorsa, bu miktarları bile kanunla düzenlenecek düzeyde yüksek buluyor demektir. Böyle düşünen Kanun Koyucunun bu rakamların iki bin katına ulaşan miktarda “Yetki Belgesi Ücreti” alması konusunda iradesini bir Bakanlığa devrettiği ileri sürülemez.

Diğer bir konu, yetki belgesi ve taşıt kartı ücretlerinin hangi tür bir mevzuat ile yürürlüğe sokulması gerektiği konusudur. Anayasamızın 73 üncü maddesine göre, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir. Yani, önce kanun koyucunun vergi veya harcın oranını veya spesifik miktarını belirlemesi, sonra bunların yukarı ve aşağı sınırlar içinde değiştirilmesi konusunda da Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi gerekiyor. Anayasada, “benzeri mali yükümlülüğün” bir “Yönetmelik”le belirlenmesi konusunda hiçbir yetki devri öngörülmüyor. Genellikle yönetmeliklerin, Bakanlar Kurulu iradesiyle değil sadece bir Bakan iradesiyle yürürlüğe girdiği göz önünde bulundurulduğunda, durumun vahameti daha da artıyor.

Durum böyle olunca, şu sorunun da sorulması doğal: “Madem ki, Karayolu Taşıma Yönetmeliği ile fahiş düzeyde yetki belgesi ücreti tahsil edilmesi Anayasaya aykırı, bu aykırılık neden giderilmiyor?”

 Anayasaya uygunluk denetimi Anayasa Mahkemesi tarafından yapılmaktadır. Ancak, mahkeme bu yetkisini doğrudan kullanamamakta, kendisine yapılan bir başvuru üzerine anayasaya uygunluk denetimini gerçekleştirmektedir. Bu durumda, uygulamadan şikayet edenin, idare mahkemesi ve Danıştay aracılığı ile konuyu Anayasa Mahkemesine taşıması gerekecektir. Bu başvuru yapılmadan, hukuk dışı uygulamanın kendiliğinden yürürlükten kalkması beklenmemelidir.

Cahit Soysal/csoysal@uysen.com

Önceki ve Sonraki Yazılar