Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Kullanılan Araç

Yeni hukuki düzenlemeler, çoğu zaman hayatın olağan akışını bozan olumsuz gelişmeleri bertaraf etmek üzere yürürlüğe konulur. Bu düzenleme yapılıncaya kadar uygulayıcılar (hâkimler) hukuk kurallarını içtihat ve yorumlardan yararlanarak oluşturur.

Göçmen kaçakçılığı Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk doksan yılında karşılaşmadığı bir sorundu. Son yıllarda önce Irak’ta sonra Suriye’de yaşanan iç savaşlar milyonlarca insanı ülkelerinden kaçmaya zorladı. Bunun sonucu olarak her iki ülkeyle yüzlerce kilometre sınırı olan Türkiye bu insanların önemli bir kısmını geçici barınma merkezlerinde misafir etmek zorunda kaldı. Ancak bu geçici misafirlik giderek kalıcı olmaya, özellikle Suriyeli göçmenlerin Türkiye’de işyeri açmasına veya Türkiye’den konut almasına kadar dayandı.

İlk doksan yılda yabancı uyruklu kişilerin hukuklarını düzenlemek için “Pasaport Kanunu” yeterli olurken, 3,5 milyon mülteci barındırmaya başlayan Türkiye sorunun üstesinden gelmek için yeni bir idari teşkilat kurmak ve bu mültecilerle ilgili yeni bir hukuki düzenleme yapmak zorunda kaldı.

11.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6458 sayılı “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu” yabancıların Türkiye’ye girişleri, Türkiye’de kalışları ve Türkiye’den çıkışları ile Türkiye’den koruma talep eden yabancılara sağlanacak korumanın kapsam ve uygulamasını belli esaslara bağlamıştır.  Bu Kanun ile getirilen düzenlemeleri hayata geçirmek için İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü de kuruldu.

Durum böyle olmakla birlikte, özellikle Türkiye’den Avrupa ülkelerine geçmek isteyen Suriyeli göçmenler her tür olanaktan yararlanarak kendilerini, önce Yunanistan ve Bulgaristan’a, daha sonra bu ülkeler üzerinden Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelere atmanın yollarını aramaya başladı. Yunan adalarına götürmek amacıyla kötü lastik botlara yapılan aşırı insan yüklemeleri yüzlerce hüzünlü göçmen hikayesi ile yüzleşmemize neden oldu.  Ege’nin serin sularında boğulan “Aylan Bebek” sadece bizi değil tüm insanlığı sarstı ve göçmen kaçakçılığı ile mücadele için uluslararası işbirliklerinin geliştirilmesine vesile oldu.

İşin acı tarafı bu çaresiz insanları yurtdışına taşımaya çalışan vicdansız göçmen kaçakçılığı çete mensuplarının kendi insanımız içinden çıkmasıdır. Bu çeteler bir taraftan çürük tekneler ya da patlak botlarla insanları Yunan adalarına taşırken, bir taraftan da ihracat yüklerimizi taşıyan TIR kamyonlarına park yerlerinde kaçak göçmen yüklemekte ve nakliyecilerimizi Türkiye’deki gümrüklerde ya da Avrupa’daki gümrüklerde zor durumda bırakmaktadır.

Daha da kötüsü, TIR kamyonlarında yakalanan mülteciler düzenlemeyi kendilerinin yapmadığını, bu işi para karşılığı yapan göçmen kaçakçılığı çetelerinin gerçekleştirdiğini söylemekte ve adli merciler tarafından küçük bir para cezası ile serbest bırakılmaktadır. Ama aynı mahkeme, içinden kaçak göçmen çıkan Türk plakalı TIR kamyonlarına 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesine göre el koyarken, yabancı plakalı araçlarla ilgili bir işlem yapamıyordu. Oysa, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu eşya kaçakçılığını düzenlemekte olup, insan kaçakçılığı ile ilgili hiçbir hüküm içermemekte idi. Buna rağmen, göçmen kaçakçılığına karışmış araç hakkında hüküm bulamayan hâkimler, 5607 sayılı Kanunun 10'uncu maddesine göre hüküm vermekten çekinmiyor, ama davalar Yargıtay’dan geri dönüyordu.

29.04.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 690 sayılı “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin 6'ncı maddesi ile 6458 sayılı “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununa 1 sayılı ek madde eklendi. “Göçmen kaçakçılığı suçunda kullanılan araca elkoyma” başlıklı Ek Madde 1 şöyle düzenlendi:

“(1) Göçmen kaçakçılığı suçunun işlenmesinde kullanılan araçlara, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 128 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüne göre elkonulur.

            (2) Birinci fıkraya göre elkonulan aracın;

            a) Soruşturma ve kovuşturma devam ederken aynı suçun işlenmesinde tekrar kullanılması,

            b) Türkiye’de sicile kayıtlı olmaması,

            c) Toplam yolcu sayısına göre önemli sayıda göçmen taşınırken ele geçirilmesi,

            ç) Suçun işlenmesini kolaylaştıracak özel tertibatının bulunması,

hallerinden birinin varlığı durumunda, elkonulan araç sahibine iade edilmez. Bu durumda sahibinin, aracın değeri kadar teminatı elkoyma tarihinden itibaren otuz gün içinde Maliye Bakanlığına teslim etmesi halinde, araç sahibine iade edilir. Aksi takdirde, Maliye Bakanlığı tarafından soruşturma ve kovuşturma sonucu beklenmeksizin derhal tasfiye olunur. Tasfiyenin satış suretiyle gerçekleşmesi halinde, satıştan elde edilen gelirden aracın muhafaza edilmesi ve satışı için gerekli olan bütün masraflar karşılandıktan sonra kalan miktar, kovuşturma sonucuna göre işlem yapılmak üzere emanet hesabına alınır.

 (3) İkinci fıkra hükmünün uygulanmasındaki değerden, kara araçlarında kasko değeri; deniz araçlarında tekne ve makine sigortasına esas teşkil eden değer; sigortasız araçlar ile hava ve demiryolu araçlarında ise piyasa değeri anlaşılır.”

            Madde incelendiğinde şu sonuçlara varıyoruz:

·        Yabancı plakalı TIR kamyonlarında ister bir kaçak göçmen yakalansın, ister on kişi yakalansın, Türkiye’de trafik siciline kayıtlı olmadığından araç alıkonulacak.

·        Türk plakalı araçlarda bir iki kişi yakalanması halinde, ilk aşamada araçlar sahiplerine iade edilerek davaya bakılacak ve dava sonucuna göre araç hakkında işlem yapılacak.

·        Ancak, bu şekilde iade edilen TIR kamyonunda, ilk olaya ait soruşturma veya kovuşturma (hazırlık soruşturması ve dava süreci) devam ederken iade edilen aracın yine bir göçmen kaçakçılığı olayına karışması halinde bu kez araca el konulacak.

·        Türk plakalı araçlarda prensip bu olmakla birlikte, çekici veya römorkun belli bölümleri kaçak göçmenleri taşıyacak şekilde özel zula yerlerine sahip ise araca hemen el konulacak.

·        Keza Türk plakalı araçta “önemli sayıda göçmen” taşınması halinde de araca el konulacak. Kanaatimce, bir TIR kamyonunda 5 veya daha fazla sayıda kaçak göçmen yakalanması “önemli sayıda göçmen taşındığı” şeklinde değerlendirilebilecektir.

Yasa hükmü henüz çok yeni olduğundan, uygulamada nelerle karşılaşılacağını bugünden öngörmek güç. Kamu otoritesinin göçmen kaçakçılığı ile mücadele ederken, uluslararası taşımacılığa dolayısıyla ihracata sekte vurmayacağına olan inancımızı sürdürmek istiyoruz.

Cahit Soysal/csoysal@uysen.com

Önceki ve Sonraki Yazılar