BOZKURT – LOTUS DAVASINDAN SONRA BİR İLK

“UND’nin Sesi” dergisinin 2004 Mart sayısında yayınlanan  “AB Türk nakliyecisine haksızlık yapıyor” başlıklı makalemizde, 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararının 3 ila 5’inci maddelerine atıfla, “Ancak, Avrupa Birliği, serbest dolaşımda bulunan malların taşınmasında kullanılan Türk plakalı kara taşıt araçlarına kota koyarak serbest dolaşıma sağlayan en önemli ulaşım aracının hareketlerin kısıtlamakta ve bir çeşit tarife dışı engel yaratmaktadır” demiş, yazımızı “Daha düne kadar bir Doğu Bloku ülkesi olarak itilip kakılır iken AB üyeliği veya adaylığı nedeniyle tafralarından geçilmeyen ülkeler, Tük nakliyecilerine kota ve vize uygulamasına geçmiş ve taşımacılığa inanılmaz teknik engeller yaratmaya başlamıştır. Bu olumsuz gelişmelerin daha fazla dal budak salmaması yönünden, gün geçirmeksizin Türk nakliyecilerinin durumu bu yılın Mayıs ayında yapılacak Türkiye-AB Gümrük İşbirliği Komitesi toplantısında gündeme alınarak tartışılmalıdır. Bu müzakerelerde, Türk nakliyecilerinin ‘yol geçiş belgesi‘ olmadan AB ülkelerine yük taşıyabilmelerin, malların serbest dolaşımına olanak sağlayan Gümrük Birliğinin doğal bir sonucu olduğu hususu vurgulanmalıdır” şeklinde sonlandırmıştık.

Aradan 13 yıl geçmesine karşın, bu konuda siyasi veya bürokratik girişimlerden bir sonuç alınamadı. Dolayısıyla Türk nakliyecisinin elinde  “sorunu yargı yoluyla çözmek” dışında bir yöntem kalmadı.

Sonunda ortaya “İstanbul Lojistik Ltd.” adlı bir babayiğit firma çıktı. Bu firmaya ait bir TIR kamyonu 30 Mart 2015 tarihinde Romanya sınırından Macaristan’a geçerli bir Yol Geçiş Belgesi ile giriş yaptı. Sürücüden yol geçiş bedelini ödemesini istediler. Sürücü, İstanbul Lojistik Ltd. yönetiminin bilgisi dahilinde bilinçli olarak bu bedeli ödemeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine, araca 22.200 Euro para cezası kestiler. Kesilen para cezasına itiraz eden firma Macaristan’da yerleşik bir hukuk bürosu aracılığı ile idari itirazını gerçekleştirmesinden ve bu itirazın reddedilmesinden sonra İdare Mahkemesi nezdinde dava açtı. Macar hakim konunun kendi yargı yetkisini aştığına karar verip, öncelikle Lüksemburg Avrupa Adalet Divanı’nın konuyla ilgili bir yorum yapmasını talep etti.

Davayı gören Avrupa Adalet Divanı 19 Ekim 2917 tarihli kararında “İstanbul Lojistik Ltd.” firmasını haklı buldu.

Kararın 42’nci paragrafı aynen şu şekilde kaleme alındı: “Öte yandan gümrük birliği üye devletler arasında malların serbest dolaşımının sağlanmasını kaçınılmaz olarak içerir. Bu serbesti üye devletlerin her ne şekilde olursa olsun malların transit dolaşımını engelleme ya da kısıtlama imkânını ellerinde bulundurdukları ölçüde tamamlanmış olamaz. Dolayısı ile gümrük birliğinin sonucu olarak ve üye devletlerin karşılıklı çıkarları doğrultusunda Birlik içinde malların transit serbestisi genel ilkesinin varlığını tanımak gerekir  (21 Haziran 2007 kararı, Komisyon/İtalya, C‑173/05, EU:C:2007:362, paragraf 31 ve yer verilen içtihat). Esas itibarı ile üye devletler kendi topraklarından transit geçen mallara transit vergisi ya da transiti etkileyen her türlü vergi uyguladıklarında bu ilkeye halel getirirler (16 Mart 1983 kararı, SIOT, 266/81, EU:C:1983:77, paragraf 19).”      

Kararın son paragrafında; “Bu gerekçelerle, Divan aşağıdaki kararı vermiştir:

Gümrük birliğinin son dönemini tesis eden 22 Aralık 1995 tarih ve 1/95 sayılı AT-Türkiye Ortaklık Konseyi kararının 4üncü maddesi, ana davada olduğu şekliyle Türkiye’de kayıtlı ağır yük araçları sahiplerinden Macaristan topraklarını transit geçişlerinde ödenmesi zorunlu olan motorlu araçlar üstündeki bir vergi, bu madde anlamında bir gümrük vergisi ile eş etkili vergi olarak yorumlanmalıdır.

Denilmektedir.

Bir başka anlatımla Adalet Divanı, Macaristan’a “Gümrük Birliğinin gereği olarak, sen Macar plakasını ve diğer Avrupa Birliği ülkelerin plakasını taşıyan araçlardan almadığın yol geçiş ücretini Türk plakalı araçlardan da alamazsın. Alırsan bu gümrük vergisiyle eş etkili vergi olur” demiştir.

Yıl 1926.. Türkiye Cumhuriyeti çok genç ve varlığını dünyaya yeni yeni kabul ettiriyor. 2 Ağustos 1926 tarihinde Fransız Lotus gemisi ile Türk Bozkurt gemisi arasında Ege denizinde açık sularda meydana gelen çatma sonucunda Bozkurt gemisi batıyor ve 8 mürettebatı ölüyor.  Fransız gemisinin İstanbul’a ulaşmasının ardından Türk kanunlarına göre Lotus gemisinde nöbetçi kaptan olan Demons aleyhinde, Bozkurt yolcularından sekiz Türk vatandaşının ölümü dolayısıyla ceza takibatı yapılıyor ve ölenlerin ailelerine tazminat ödemesi talep ediliyor. Zamanın kibirli ve kendini dünya egemenlerinden sayan Fransa, “Türkiye kim oluyor da benim vatandaşlarımı yargılamak hakkına sahip oluyor” diye efeleniyor. Türkiye, “madem öyle düşünüyorsunuz, konuyu Adalet Divanına götürelim” diyor. Kulis faaliyetleri ile davayı kazanacağından emin olan Fransa teklifi kabul ediyor.

Türkiye’yi Mahmut Esat Bey başkanlığında bir heyetin savunduğu dava 7 Eylül 1927 tarihinde karara bağlanıyor  ve Adalet Divanı bu meselede Türkiye’yi haklı buluyor.

Adalet Divanı bu Kararında aynen:

“1. 2 Ağustos 1926 tarihinde Fransız Lotus gemisi ile Türk Bozkurt gemisi arasında meydana gelen çatma sonucunda ve Fransız gemisinin İstanbul’a ulaşmasının ardından Türk kanunlarına göre Lotus gemisinde nöbetçi kaptan olan Demons aleyhinde, Bozkurt yolcularından sekiz Türk vatandaşının ölümü dolayısıyla ceza takibatı yapmak Türkiye, 24 Temmuz 1923 tarihli İkamet ve Yargı Yetkisi Hakkındaki Lozan Sözleşmesinin 15. maddesine ve uluslararası hukuk ilkelerine aykırı hareket etmemiştir;

2. Bu sebeple Türkiye’nin Yardımcı Kaptan Demons aleyhinde takibat yapmakla, uluslararası hukuk ilkelerine aykırı hareket ettiği gerekçesiyle, adı geçen kişiye ödenmesi ele alınacak olan tazminat hakkında karar vermeye gerek görmemektedir”

Deniliyor.

“Bozkurt – Lotus Davası” diye adlandırılan bu dava ile ilgili Adalet Divanından 1927 yılında Türkiye lehine verilen bu karardan tam 90 yıl sonra bir Türk işletmesinin kazandığı ilk dava İstanbul Lojistik Ltd’nin Macaristan yol geçiş ücretleri konusunda kazandığı dava oluyor.

Adalet Divanı’nın Macaristan yol geçiş ücretlerinin haksızlığı konusundaki kararı her ne kadar bireysel bir başvuru ile ilgili olsa da sonuçları Türkiye’deki tüm karayolu taşımacılarını olumlu yönde etkileyecektir. Karar, siyasi nedenlerle Türkiye’nin önüne konulan ticari engellerin aşılmasında da bir referans noktası oluşturacaktır.

Bundan sonra;

1.     Kimse Türk nakliyecilerinden yol geçiş belgesi sunduğu halde yol geçiş ücreti talep edemeyecektir.

2.     Kimse “TIR geçiş kotaları Ulaştırma Dosyasının konusu, Gümrük Birliği Dosyasının alanına girmez” diyemeyecektir.

3.     Kimse Türk plakalı TIR kamyonlarına negatif ayrımcılık yapamayacaktır.

Yeter ki, diğer uluslararası nakliye işletmeleri de İstanbul Lojistik Ltd. kadar haklarını arama ve sonuna kadar takip etme gayreti içinde olsunlar.     

Cahit Soysal/csoysal@uysen.com   

Önceki ve Sonraki Yazılar