“İPEK YOLU”NA RAKİP PROJE GELİYOR

Çin’in kendi ihraç ürünlerini Avrupa ülkelerine pazarlamak için birçok girişimde bulunduğu biliniyor. Konteyner üretiminden başlayan ve gemi yapımına kadar devam eden bu girişim, Çin’i demiryolları ve karayolları ile Avrupa’ya bağlama çabalarıyla devam etti. Akdeniz’in her iki ucunda önemli noktaları olan Cebelitarık ve Süveyş ile Portekiz, İspanya, Yunanistan, Türkiye, Malta, Güney Kıbrıs, İsrail, Mısır ve Fas’ta da Çin’in liman yatırımları olduğunu görüyoruz. “Kuşak ve Yol Projesi” olarak adlandırılan bu girişimler Türkiye’de demiryolu ve karayolu ile desteklenen “İpek Yolu Projesi” ile de perçinleniyor.

Kısaca Batı Dünyası olarak adlandırılan ABD ve AB, Çin’in bu girişimlerinden çok rahatsız. 2015 yılında “Paris İklim Anlaşması”nın imzalanmasından sonra, batı dünyası bölgesel egemenlik alanlarını güçlendirmeye yönelik olarak, bu girişimlere  çevresel etik bir kılıf da hazırlayarak, “sürdürülebilir kalkınma hedefleri” doğrultusunda yeni projeleri hayata geçirmeye başladı.

ABD, “BUILD BACK BETTER WORLD” (Daha iyi bir dünyayı yeniden inşa et) ismini verdiği yatırım projesi ile dünya düzeyinde 40 trilyon dolarlık yatırım alanları için ortam hazırlamayı taahhüt ediyor. ABD ile dirsek teması halinde olan Avrupa Birliği de 1 Aralık da “GLOBAL GATEWAY” (Küresel Geçit) adını verdiği bir proje demetini görücüye çıkardı. Henüz Avrupa Konseyi ve Avrupa Komisyonunda onaylanmamış olmakla birlikte, program lehinde kamuoyu oluşturmak için taslak metin AB Komisyonu resmi web sitesinde yayımlanmaya başladı.

Küresel Geçit Programı, Balkanlar ve Türkiye’yi de içine alacak şekilde Trans-Avrupa hattını genişletmeyi hedefliyor. Program, 2027’ye kadar 300 milyar EURO’luk toplama erişecek dijitalleşme, taşımacılık, enerji, sağlık, eğitim ve araştırma gibi alanlarda özel ve kamusal altyapı yatırımlarını içeriyor. Çin’in son dönemde Kuşak ve Yol Projesi kapsamında attığı adımlar ve bu kapsamda yoksul ülkelerin Çin’e olan yüksek miktardaki borçlarına karşılık AB, sürdürülebilir ve adil koşullarda finansman ile hukuk, yüksek insani ve sosyal imkanları baz alan program öneriyor.

Balkanlar’ın batısı ve Türkiye’de Trans-Avrupa hattını genişletme hedefi de bulunan programın önümüzdeki 7 yılda bölgeye 9 milyar EURO’luk hibe de vermesi planlanıyor. AB Küresel Geçit Programı için, 40 milyar EURO’ya erişecek miktarda “Sürdürülebilir Kalkınma Fonu” kullanacak.

Program kapsamında Doğu Avrupa’da dijital yatırımlar ve yenilenebilir enerji kaynakları desteklenirken, Ukrayna’da temiz enerji altyapısı, ham madde ve batarya zinciri üzerinden yatırımlar yapılması planlanıyor. Programda Karadeniz'e deniz altından döşenecek fiber optik kablolarla hızlı internet bağlantısı sağlanması, Ürdün ile İsrail işgali altındaki Batı Şeria arasına yeni bir köprü inşası da yer alıyor.

Güney Avrupa’da ise yenilenebilir hidrojen üretimini de içeren projelere 7 milyar EURO’luk hibe kaynak ayrılıyor. Aynı bölgedeki özel yatırımlara verilecek kredi desteği ise 30 milyar EURO’ya ulaşıyor.

Aynı şekilde AB, Afrika’da hidrojen üretimi desteklerken, kıtanın dijital ekonomisini, internet altyapısını ve taşıma ağlarını geliştirmeyi planlıyor.

Program kapsamında, Merkezi Asya’da lojistik ağlar ve sürdürülebilirliğin artırılması, Asya-Pasifik’te Japonya gibi ülkelerle yapay zeka gibi alanlarda işbirliklerinin kurulması, Latin Amerika’da denizaltı ve fiber okyanus ötesi mevcut yapıların geliştirilmesi ve kutup bölgelerinde 5G teknolojisi bazlı yenilenebilir yatırımların artırılması hedefleniyor.

Metin dikkatlice incelendiğinde, kredi olanaklarının öncelikle AB üyesi ülkelerde yerleşik girişimcilere sağlanacağı anlaşılıyor. Ancak, kredi kaynakları arasında aday ülkelerinde yararlandığı IPA da (Instrument Pre-Accession Assistance) sayılıyor. Bu kaynaklardan Türk girişimcilerinin de yararlanabileceği biliniyor. Öte yandan doğrudan hibe şeklinde yapılacak yardımlardan Türkiye’nin de yararlanabilmesi olası.

Böylece 2021 Haziran ayında yapılan G7 Zirvesinde verilen “yüksek standartlı bir sistem başlatma taahhüdü” vücut bulmaya başlıyor.

Görünen o ki, Çin’in dünyada yarattığı rekabet ortamı batı dünyasını da harekete geçirmiş durumda. “Rekabet her zaman iyidir” diyerek, bu aşamada Türkiye’nin “Küresel Geçit Programı”nda öngörülen yeni yatırım olanaklarına kavuşmasını temenni etmekten başka bir şey gelmiyor elimizden.

Cahit Soysal (cahit.soysal@gmail.com)

Önceki ve Sonraki Yazılar