TRACECA

Hep söyleniyor: “Türkiye en büyük emtia üreticisi Çin ve Avrupa arasında bir koridordur” diye. Ancak bunun tekel konumunda bir ayrıcalık olmadığını da iyi bilmek gerekiyor. TRACECA bu koridorun oluşturulması için bir araya gelen ülkelerin oluşturduğu bir kuruluş. Çin’den Avrupa’ya demiryolu,  denizyolu ve karayolu ile ulaşabilmek için üç ana koridor düşünülüyor. Rusya’dan geçene “Kuzey Koridor”, Türkiye’den geçene “Güney Koridor”, Karadeniz’den geçene ise “Orta Koridor” adları verilmiş durumda.

Şüphesiz ki bir yük ne kadar az taşıma aracı değiştirirse, ne kadar az ülkeden geçerse, ne kadar az bürokrasi ile muhatap olursa o kadar hızlı hareket eder. Durum böyle olunca, Kuzey’de Rusya – Ukrayna – Moldova üzerinden Romanya’ya ulaşmak yerine doğrudan doğruya Gürcistan üzerinden Romanya’ya ulaşmak daha akılcı görünüyor. Güney koridorunda sadece Türkiye var. Türkiye üzerinden rahatlıkla Bulgaristan’a ulaşılabiliyor. Ama transit geçilen her ülke asgari iki sınır geçişinin daha olması demek.

Taşımacılığın tüm sektörlerinde Orta Koridorun potansiyelini ortaya çıkarmak, yeni proje akışlarını ve potansiyel ortakları, güzergah geliştirme projesine çekmek, Karadeniz'de düzenli Orta Koridor trafiği oluşturmak ve hizmetlerini daha verimli hale getirmek amacıyla 10 Eylülde Romanya’nın Constanta Limanı’da bir TRACECA Toplantısı yapıldı. Toplantıda hat üzerindeki  farklı ülkelerden şirketlerin Trans-Hazar rotası boyunca işlerini geliştirmeleri için bir rekabet ortamı yaratarak idari prosedürleri basitleştirmek için bir yol haritası çizilmeye çalışıldı.

Anlaşıldığı kadarıyla, Türkmenistan’ın Türkmenbaşı Limanı’ndan Azerbaycan’ın Bakü limanına Ro-Ro gemileri ile taşınacak vagon ve konteynerler demiryolu ile Gürcistan’ın Poti ya da Batum Limanı’na ulaştıktan sonra bu limanlardan birisinden kalkacak Ro-Ro gemilerine yüklendikten sonra Romanya’nın Constansta Limanına taşınacak.

Şüphesiz ki, bu hattın düzenli sefer yapan Ro-Ro gemileri ile işletilebilmesi için uygun bir fiyat politikası izlenmesi gerekecek.

Doğrusu, Türkiye’yi bypas eden bu projeye çok sıcak bakmak pek mümkün görünmüyor. “Keşke Türkiye’nin demiryolları ve karayolları kullanılarak Türk limanlarından bu aktarmayı yapabilsek” diye düşünmeden edemiyor insan. Ancak, devir oturarak bekleme devri değil. Türkiye’de yerleşik güçlü lojistik şirketlerimizin olduğunu unutmamalıyız. Bölgede lojistik verimliliği en yüksek işletmelerin yine ülkemizden çıktığını da göz ardı edemeyiz.

Nitekim, Poti – Constanta hattında Ro-Ro seferleri planlayan Türkiye’de yerleşik işletmelerimiz de bu proje ile yakından ilgileniyor. Umarım pastadan pay kapma yarışında arkalarda kalmayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar