BÖLGESEL LOJİSTİK ÜS FALAN

Hep söylenir, “Türkiye bölgenin lojistik üssü olacak” diye. Ben de diyorum ki, Gümrük Kanununun 235/5 maddesi yürürlükte olduğu sürece Türkiye “bölgesel lojistik üs” falan olmaz.

Yıl 2012. Gümrük Kanunu değişiklikleri Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışılıyor. Sektör temsilcileri diyor ki, “Bu hazırlanan 235/5 maddesi çok can yakar. Her okuyan bunu yanlış yorumlar. Ceza hukukunda belirsizlik olmaz. Her uygulamacıya göre değişen takdir yetkisi bulunmamalı.” Tasarıyı hazırlayanlar ise madde hükmünü içtenlikle savunuyor ve “Merak etmeyin. Hükmü çok iyi tanımlayan alt yasal düzenlemeler de yapacağız. Kimse madde hükmünü yanlış yorumlayamayacak. Örneğin konfeksiyon ürünü olarak beyan edilen bir kap açıldığında içinden sıvı kimyasal madde çıkarsa, bu tür eşya ‘belirgin bir şekilde farklı cinste eşya’ olarak değerlendirilecek. Yani nitelikleri çok farklı çıkacak eşya için böyle bir hüküm getirmek istiyoruz” diyorlar.

Sonunda 11.04.2013 sayılı Kanunla 4458 sayılı Gümrük Kanunun 235’inci maddesine 5’inci fıkra şu şekilde ekleniyor: “Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen ve transit rejim beyanında bulunulan serbest dolaşımda olmayan eşyanın, beyan edilenden belirgin bir şekilde farklı cinste eşya olduğunun tespiti halinde, farklı çıkan eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı idari para cezası verilir.”

Sonra taşımacılar inanılmaz keyfi ceza kararları ile muhatap olmaya başlıyorlar. “Saygıdeğer gümrük idaresi, biz sadece eşyanın taşıyıcısıyız. Kapların içinde ne eşya olduğunu genellikle göndericinin ve acentenin verdiği bilgilere itibar ederek transit beyannamesi veririz. Her taşıdığımız kabı açmaya ve eşyanın GTİP’ini belirlemeye kalkarsak ne bize yük veren kalır ne de tedarik zincirini aksatmadan yürütebiliriz. Kaldı ki, taşıdığımız yükün farklı beyan edilmesinden bizim yararlanacağımız bir husus yok. Böyle yanlış bir beyandan yararlanacak biri varsa o da ithalatçıdır, nakliyeci değil” şeklindeki yakınmaları önce karşılık bulmuyor. Daha sonra özellikle “asıl sorumlu” sıfatıyla ortak transit rejimine göre T1 Belgesi düzenleyen kuruluşların altından kalkamayacağı para cezaları yağmaya başlayınca 24.10.2019 tarihli 7190 sayılı Kanunla anılan madde hükmü değiştiriliyor ve aşağıdaki şekle dönüştürülüyor.

“5. Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen ve varış gümrük idaresine karayolu ile sevk edilmek üzere transit rejimine konu edilen serbest dolaşımda olmayan eşyanın, yapılan kontrol veya muayene sonucunda, beyan edilenden belirgin bir şekilde farklı cinste olduğunun tahlil, teknik inceleme ve araştırmaya gerek olmaksızın tespiti halinde fiilin niteliğine göre bu fıkranın (a) ve (b) bentlerine, transit rejimine konu edilen serbest dolaşımda olmayan eşyanın, hareket gümrük idaresinden sevk edilmesinden sonra varış gümrük idaresine varışından önce ya da varış gümrük idaresinde yapılan kontrolü veya muayenesi sonucunda beyana göre eksiklik veya fazlalık tespit edilmesi halinde fiilin niteliğine göre bu fıkranın (c) veya (d) bentleri uyarınca işlem yapılır. Bu fıkranın (c) ve (d) bentleri kapsamında değerlendirilemeyecek eksiklik ve fazlalık durumları ile bu durumların tespitine ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir.

  1. Farklı çıkan eşyanın gümrük vergileri toplamının beyan edilen eşyanın gümrük vergileri toplamından fazla olması durumunda farklı çıkan eşyaya ilişkin gümrük vergilerinin iki katı idari para cezası verilir.
  2. Farklı çıkan eşyanın beyan edilen eşyadan farklı şekilde, ithalinin lisansa, şarta, izne, kısıntıya veya belli kuruluşların vereceği uygunluk veya yeterlilik belgesine tabi olması durumunda farklı çıkan eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı idari para cezası verilir.
  3. Beyana göre eksiklik olduğunun tespit edilmesi halinde, eksik çıkan eşyaya ilişkin gümrük vergilerinin alınmasının yanı sıra eşyanın gümrük vergilerinin iki katı idari para cezası verilir.
  4. Beyana göre fazla olduğunun tespit edilmesi halinde, fazla çıkan eşyanın gümrük vergileri kadar idari para cezası verilir ve fazla çıkan eşya 177 ila 180 inci madde hükümlerine göre tasfiyeye tabi tutulur.”

Yapılan bu düzenleme sektöre bir nebze soluk aldırıyor, ancak yaraya merhem olmuyor. Çünkü, Türkiye’ye ithal amacıyla taşınan eşyanın yaklaşık yüzde yetmiş beşi “ithali lisansa, şarta, izne, kısıntıya veya belli kuruluşların vereceği uygunluk veya yeterlilik belgesine tabi eşya”. Dolayısıyla bu yüzde yetmiş beş oranındaki eşya “gümrüklenmiş değerin iki katı para cezası” tehdidi ile yurda taşınıyor.

Yeri gelmişken söyleyeyim: Türkiye dünyada gümrük kanununda “gümrüklenmiş değer” üzerinden para cezasına hükmeden tek ülke konumunda. Bu konuda “gümrük vergilerinin iki katı, gümrük vergilerinin üç katı” şeklinde ceza belirlenmesi, diğer ülkelerde genel kabul görmüş durumda. Bunun istisnası olarak Rusya’da önemli ihlallerde “CIF değer” para cezasının belirlenmesinde baz alınıyor. Ama “gümrüklenmiş değer” (CIF değer + diğer giderler + gümrük vergisi + özel tüketim vergisi + katma değer vergisi) Rusya’nın bile hayal edemediği bir cezalandırma ölçüsü.

An itibarıyla, geldiğimiz vahim noktayı bir örnek olay ile anlatmak isterim. Bulgaristan’dan yüklediği “şemsiye” cinsi eşya ile sınır kapısına gelen TIR kamyonu tam tespit muayeneye tabi tutuluyor. İdare kararını veriyor: “Sen 59.000 adet ‘iç içe giren milleri olan şemsiye’ beyan etmişsin, oysa bu şemsiyelerin 43.000 bin adedi ‘bastonlu şemsiye’ ver bakalım, gümrüklenmiş değerin iki misli para cezasını.” Taşımacı şaşırıyor, “Şemsiye yükün var demişler ben de şemsiye getirmişim. Ne fark var bunların arasında?” sorusu şöyle karşılık buluyor: “Olmaz olur mu ‘iç içe giren şemsiye’ 6 dolar gözetim önlemine tabi ‘baston şemsiye’ ise 12 dolar gözetim önlemine tabi. Demek ki vergi kaçırmak istedin.” Taşımacının “Ben nakliyeci miyim, gümrük müşaviri miyim? Ne bileyim şemsiyenin gözetim önlemini? Diyelim ki yanlış beyan yapılarak vergi kaçırılacak. Bu kazanç benim mi cebime giriyor? Neden mal sahibine para cezası kesmiyorsunuz? Kaplardan ‘şemsiye’ yerine ‘ayakkabı’ çıksaydı anlardım, hakikaten ‘beyan edilenden belirgin bir şekilde farklı cinste eşya’ yüklemişim derdim. Oysa şemsiye beyan etmişim muayenede de şemsiye çıkmış. Nedir benim günahım?” yakınmaları karşılık bulmuyor.

Bu nedenle, uluslararası taşımacılık yapan firmaları uyarıyorum: İşe alacağınız şoförlerden sadece İngilizce lisanı bilmesini yeterli bulmayın. Türkiye’deki tüm gümrük mevzuatını, 97 fasıla ayrılmış gümrük tarifesini, tarife dışı önlemleri, gözetim önlemleri, koruma önlemleri gibi tüm mevzuata hâkim şoförler istihdam edin. Bu şoför aynı zamanda iyi bir makine mühendisi ve sağlam bir kimyager olsun. Gerektiğinde yükleme mahallinde kimyasal analizler yapabileceği bir portatif laboratuvarı da bulunsun kamyonda. Benim diyen teknik üniversite eksperinden daha iyi bir elektrik - elektronik mühendisliği bilgileri ile donatılsın. Yoksa sınır kapılarında başınız belaya girer.

“Bu kadar niteliği olan kişi neden TIR şoförü olsun?  Olsa da 50 bin liradan az ücretle çalış mı?” diye soruyorsanız, onu da bilmem gayrı.

Yazımın başında söylediğimi sonunda da söyleyeyim: Gümrük Kanununun 235/5 maddesi yürürlükte olduğu sürece Türkiye “bölgesel lojistik üs” falan olmaz.

Cahit Soysal (cahit.soysal@gmail.com)

Önceki ve Sonraki Yazılar