Yeşil Mutabakat Lojistik Sektörünü Nasıl Etkileyecek?

Yeşil Mutabakat Lojistik Sektörünü Nasıl Etkileyecek?

ÖZEL RÖPORTAJ - Kültür Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Ayşegül Ketenci, "Yeşil Strateji lojistik sektörü için büyük önem arz ediyor ve uyum sağlamak için şimdiden gerekli hamleleri yapanlar ileriye dönük önemli bir yatırım yapmış olmakla kalmayacak, pazar avantajı, prestij elde etme ve her şeyden önce “gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakma” yolundaki görevlerini de yerine getirmiş olacaklar" dedi.

Kültür Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Ayşegül Ketenci, AB Yeşil Mutabakatındaki son gelişmelerin lojistik sektörüne etkilerini Yeşil Lojistikçiler’e değerlendirdi.

AB, YEŞİL STRATEJİ KONUSUNDA KARARLI

Yeşil Mutabakat neden çok önemli?

Avrupa ülkelerinin 2019 yılında Yeşil Mutabakat Stratejisini açıklamalarından bugüne önemli bir yol katedildi. Her ne kadar pandemi ve Ukrayna Savaşı süreci zaman zaman yavaşlatsa da, AB’nin Yeşil Strateji konusunda kararlı bir tutum takındığı ve kayda değer çalışmalar gerçekleştirdiği ifade edilebilir. Yeşil Mutabakat, bütün sektörlere dokunan derinlikli bir stratejiyi barındırıyor, elbette ciddi bir karbon salınımına sebep olan lojistik-taşımacılık da bu bağlamda ele alınması gereken önemli bir sektör olarak karşımıza çıkıyor.

SINIRDA KARBON DÜZENLEMESİ HAKKINDA BİR REHBER YAYINLANDI

Yeşil Mutabakat ile ilgili son olarak ne tür gelişmeler yaşandı?

Geçtiğimiz ay içinde Yeşil Mutabakat’ın en önemli konularının başında gelen Sınırda Karbon Düzenlemesi hakkında bir Rehber yayınlandı. Buna göre, AB işletmeleri, AB'deki üretimleri için bir karbon bedeli ödüyor. İlaveten, ithalatçıların AB'nin karbon fiyatlandırma kuralları (ETS) kapsamında üretim yapsalardı ödeyecekleri fiyata karşılık gelen bir karbon ayarlaması ödemesi gerekli olacak.

Sınırda Karbon Düzenleme ücreti, kapsam dahilindeki sektörlerin AB üretimine tahsis edilen AB ETS ücretsiz tahsisatlarının seviyesini yansıtacak şekilde ayarlanacak. AB üyesi olmayan bir üretici, ithal edilen malın üçüncü bir ülkede üretimi için bir karbon bedeli ödediğini gösterebilirse, bu miktar AB ithalatçısından düşülebilecek, yani çifte ödeme olmayacak, süreç boyunca şirketlerin dolaylı ve doğrudan emisyonlarını raporlamaları bekleniyor. Sınırda Karbon Düzenlemesi, üçüncü ülkelerle ikili, çok taraflı ve uluslararası işbirliği ile tamamlanabilecek. Sınırda Karbon Düzenlemesi için geçiş süreci Ekim 2023’te başlayacak ve 2026’da nihai aşamaya gelmesi planlanıyor.

AB VE ÜYE ÜLKELER 2035'TEN SONRA KARBON SALAN OTOMOBİL VE HAFİF TİCARİ ARAÇLARIN SATIŞINI YASAKLAYACAK

Diğer bir önemli gelişme ise, AB Parlamentosunda alınan bir karar oldu. Çokça tartışıldıktan sonra nihayete varan süreçte, Yeşil Mutabakatla ilgili belirsizlik taşıyan bir konu sonuçlandırılmış oldu. Karara göre, üye ülkeler için, 2035'ten sonra karbon salan otomobil ve hafif ticari araçların satışı yasaklayacak,  bu tarihten itibaren AB'de satılan tüm araba ve hafif ticari araçların yüzde 100 karbon emisyon azaltımına sahip olması en önemli gündem maddesi olarak öne çıkıyor. Bu önlemlerin alınmasıyla, 2050 karbon nötr kıta olma hedefine katkı sunulacağı öngörülüyor. Avrupa yollarında karbon ayak izini azaltmayı amaçlayan kararın temelinde, içten yanmalı motor teknolojisinin yerini elektrikli araçlara bırakması yatıyor. Konuyla ilgili olarak İsveç'in İklim Bakanı Romina Pourmokhtari, "Yeni kurallar, en son teknolojilere fırsatlar getirecek ve endüstrinin fosilsiz bir geleceğe yatırım yapması için ivme yaratacak" dedi.

AVRUPA ÜLKELERİ DAHA GÜÇLÜ BİR MOTİVASYONLA YEŞİL STRATEJİYE SARILACAK

Uluslararası Konjonktüredeki Gelişmeler Yeşil Mutabakatı Nasıl Etkiliyor?

Uluslararası arenada gerçekleşen olaylar, elbette Yeşil Mutabakatı yakından ilgilendiriyor ve etkiliyor. Rusya-Ukrayna Savaşı, Avrupa’nın Yeşil Stratejisini iki yönde etkileyebilirdi. İlk senaryoda, Avrupa’nın Rusya’dan ithal ettiği gaz miktarının azalması sebebiyle enerji fiyatları artacak ve Avrupa ülkeleri mecburen fosil yakıtlara geri dönecekti. Bu senaryo, kısa bir süreliğine ciddi ciddi üzerinde düşünülen bir hal aldı, bazı ülkeler nükleer enerji santrallerinin önemine vurgu yapmaya çalıştı, bazı önlemler alındı ancak bu önlemler alınırken bile “geçici-kısa süreliğine” gibi ifadeler daima dillendirildi. Diğer senaryoda ise, Rusya’dan gaz alamayan ve enerji konusunda gerekli çeşitlendirmeyi de henüz gerçekleştirmeyen Avrupa ülkeleri daha güçlü bir motivasyonla yeşil stratejiye sarılacak, bu strateji büyük bir ivme kazanacaktı. Halihazırda Avrupa’dan gelen haberler, ikinci senaryonun ağır bastığını gösteriyor.

Unutmamak gerekir ki, uluslararası konjonktürde bütün olaylar birbirine bağlıdır, bu bağlamda pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı, AB Yeşil Mutabakatı’nı etkiledi. Kendi ayakları üzerinde durmak isteyen bir Avrupa’dan bahsediyoruz, enerjide Rusya’ya bağımlılığı azaltmak Avrupa için doğru olan yol ve amaç ancak “bu doğru yolda yürüyecek kadar güçlü ve kararlı bir Avrupa görebiliyor muyuz?” sorusunu da hemen ardından sormak gerekiyor. Bağımsız olmak için birçok zorluğa katlanmak ve kendi kendine yeter hale gelmek gerekiyor. Özellikle 2035’te dizel ve benzinle çalışan araçların satışının yasaklanması konusunda AB içinde farklı görüşlerin varolduğunu görüyoruz. Avupa eğer bunun için yeterli hazırlığı yapamazsa, Çin için bir fırsat alanı doğar mı diye düşünmek gerekiyor. Bu minvalde, İtalya Ulaştırma Bakanı Matteo Salvini, yeni yasayı AB için “ekonomik intihar” olarak nitelendirdi ve  Çin'i işaret ederek, bu kararın hayata geçmesinin Avrupa otomobil endüstrisine zarar vereceğine, Çin için ise yeni fırsatlar yaratacağına dair açıklamalar yaptı.Çin’in uluslararası pazara sürekli yeni ve ucuza elektrikli otomobil modelleri sunduğu gerçeğinden hareketle, bahse konu endişeler daha iyi anlaşılabilir. Konuyu analiz ederken, çok boyutlu bir bakış açısıyla düşünmek, bütün farklı savları önyargısız şekilde dikkate almak daha geniş bir vizyon sağlayacaktır.

Yeşil Strateji her ne kadar çevre hassasiyetini ön plana alsa da, enerji krizlerinin, ticari darboğazların ve güvenlik endişelerinin yoğun yaşandığı günümüz dünyasında “ekonomik hassasiyetlerin” de önemle üzerinde durmak gerekiyor.

YEŞİL MUTAKABETIN LOJİSTİK SEKTÖRÜNE ETKİSİ

Lojistik sektörü bütün bu gelişmelerden nasıl etkilenecek?

Ülkemizin içinde bulunduğu zor durum, deprem felaketi ve enflasyonist baskı gibi ülke ekonomisini yoran unsurlar göz önüne alındığında taktik ve stratejilerimizi çok dikkatli seçmemiz gerektiğini söyleyebiliriz. En büyük ticaret partnerimiz olan Avrupa pazarıyla yapacağımız ticarette, özellikle önümüzdeki dönemlerde Yeşil Stratejinin önemi giderek artacaktır. Lojistik sektörü, Yeşil Mutabakatta özenle üzerinde durulan bir konu, bir başlık olarak yerini alıyor, zira ciddi miktarda karbon emisyonuna sebep oluyor. Lojistik sektörü gelişmeleri çok yakından takip etmeli, depocusundan, konteyner üreticisine, karayolu taşımacısından, proje yük taşımacılığına kadar bütün lojistik paydaşlarına iş düşecektir. Yeşil Stratejiye uyum sağlayan işletmeler, rekabet avantajı sağlamanın yanında “çevre hassasiyetine” gösterdikleri ilgi sebebiyle prestij de elde edecektir. Bir şirketin büyüklüğünü sadece mali tablolarla analiz edenler, zamanın ruhunu yakalayamayanlardır, şirket eğitime ne kadar önem veriyor, çevre hassasiyeti yüksek mi, sosyal sorumluluk konusunda neler yapıyor, bütün bunlar çok büyük önem arz eden konular, artık sadece maddi bir büyüklükten bahsedenlerin maalesef yeterli prestij de elde etmekten uzak olduğunu belirtmek gerekiyor.

Lojistikçiler şu iki konuya hassasiyetle eğilirse faydalı olacaktır:

  1. Yeni gelişmeler neler, sürekli değişen ve gelişen Yeşil Stratejiyi yakından takip edebiliyor muyuz? Bu konuya dair yeni hukuki düzenlemelere uyum sağlayabilecek miyiz?
  2. Yeşil Stratejiye uyum, beraberinde yeni maliyet kalemlerini de getirecektir, özellikle ülke ekonomimizde çok önemli yer teşkil eden KOBİ’ler bu dönüşüme uyum sağlamakta zorlanacak mı? Konuyla ilgili devlet teşvikleri neler olacak?

Ezcümle, Yeşil Strateji lojistik sektörü için büyük önem arz ediyor ve uyum sağlamak için şimdiden gerekli hamleleri yapanlar ileriye dönük önemli bir yatırım yapmış olmakla kalmayacak, pazar avantajı, prestij elde etme ve her şeyden önce “gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakma” yolundaki görevlerini de yerine getirmiş olacaklar.

Etiketler :